İnsan nedir ya da ne değildir?

Dünden Bugüne İnsan - İnsan nedir ya da ne değildir? - Metin Özbek

Tarih 21.01.2018, 00:43 21.01.2018, 03:40 Emre
İnsan nedir ya da ne değildir?

İnsan nedir ya da ne değildir? Zaman zaman bu soruyu kendimize sorarız. Belki geçmiştekiatalarımız da soruyorlardı. Hiç kuşkusuz, gelecek kuşaklar da soracaklar. İnsan nedir sorusu, bir dizi bilinmezlikleri de beraberinde getiriyor. Hangi ölçüt ya da ölçütlerden yola çıkarak insanı eniyi biçimde tanımlayabiliriz? Gerçek olan şu ki, insan canlılar dünyasının en karmaşık, en zor anlaşılır yaratığıdır. Her ne kadar dünyanın en zeki, en yetenekli, sınırsız yaratma, geliştirme vedeğiştirme gücüne sahip yaratığı olsa da, sonuçta o bir canlıdır ve de içinde yaşadığı dünyanın bir parçası sayılır. Diğer canlılarla birlikte bir bütünü oluşturmaktadır. Peki, canlılar aleminin bir uzantısı olan insanı yeterince tanıyabiliyor muyuz?

İnsan eskiden beri kendini tanımaya ve geçmişiyle ilgili gizem perdesini aralamaya özel bir merak duymuştur. Tarih boyunca birçok topluluk, insanın yaradılışı ve onun canlılar dünyasındaki yeriyle ilgili çeşitli efsaneler geliştirmiştir. Biz insanoğulları ve kızları neredengeliyoruz? Kuşkusuz, yüzyıllar boyu insanlar kökenleri konusunda bu soruyu sürekli olarak kendi kendilerine sormuşlar ve sormaktadırlar.

Her şeyden önce, bir canlı olarak diğer canlılarla doğada aynı kaderi paylaşıyoruz; çevremizdevarolan doğa koşullarına karşı geliştirmiş olduğumuz özel bir bağışıklık sistemimiz bulunmamaktadır. Her canlı gibi bu çevresel etmenlerden biz de etkileniyoruz. Ayrıca, her canlıiçin geçerli olan temel gereksinimler bizim için de söz konusudur; yaşamımızı devamettirebilmek için nefes alırız, besleniriz, uyuruz. Biyolojik donanımımıza bakılırsa doğanın pek de öyle güçlü bir yaratığı sayılmayız. Ne arslan gibi sağlam ve güçlü bir pençemiz, ne timsahgibi parçalayıcı dişlerimiz, ne fil gibi iri bir cüssemiz ve ne de ceylan gibi hız yapan bacaklarımız var. Görüldüğü gibi, doğadaki birçok canlının sahip olduğu anatomik donanımlardan yoksunuz. O halde dişiyle parçalayan, pençesiyle vurup öldüren, iri cüssesiyleezen, çevresine korku salan ya da çok hızlı koşarak avını yakalayan, yeri geldiğinde aynı hızlakaçıp tehlikelerden kurtulmasını bilen bir canlı olmadığımıza göre, bizi doğanın en güçlüsü kılan bir özelliğimiz olmalı.

Sınırsız bir potansiyel var, ama bu ne olabilir? Gerçekten de organizmamızın bumütevazılığına karşın bizi tüm canlılar dünyasının biricik yaratığı yapan ayırdedici bir hususiyetimiz var ki, o da beynimizdir. Tabii her canlının bir beyni vardır, ama bizinsanlardakini ayrı bir kefeye koymak gerekir. İnsanı bu yüzden homo cerebralis (beyinli insan)olarak tanımlayanlar vardır.

İnsan kimdir derken, aklımıza hemen insan doğası ne demektir ya da insan olmak ne anlamagelir soruları da takılır. Eflatun, insanı, hoş bir tanımlama ile iki ayaklı, tüysüz bir yaratık olarak görür. Mark Twain ise, insanı tanımlarken utanma, çekinme ve sıkılma gibi tipik özelliklerini ön plana çıkarır. Kimilerine göre insan, sosyal bilinçlenmeye sahip tek yaratıktır. Kimileri için deacıkmadığı zaman dahi yiyen, susamadığı zaman su içen, uykusu olmadığı halde yatıp uyumayaçalışan ya da her mevsim aşk yapan bir canlıdır.

İnsan beyni sahip olduğu soyut düşünce potansiyeli ile doğada benzeri bulunmayan bir organdır. Bu bağlamda, insanı en önemli ve en anlamlı kılan, insanlaşma sürecinde temel ivmeolarak kabul edilen beyin korteksindeki (kabuğundaki) muhteşem gelişmedir. Biz onu doğadakihiçbir canlı ile paylaşmıyoruz. Her ne kadar beyin düzeyinde bu benzersizliğe sahip olsak da,diğer canlılardan kopmuş doğaüstü bir yaratık da sayılmayız. Her canlı, içinde yaşadığı ortamdavarlığını sürdürme olanağı sağlayan karmaşık ve özgül bir uyum stratejisi geliştirmiştir. Buuyumsal örüntü aslında insan için de geçerlidir. Tüm canlılarda olduğu gibi, insanın da biyolojik  bağlamda birtakım sınırlamaları vardır.

İnsan doğasına ilişkin tüm bilinmeyenlere yanıt bulabileceğimizi ileri sürmemiz beklenmemeli. Ancak, son 100 yıl içinde insan hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler edindik. Her geçen gün bunlara yenileri eklenmekte. Ama yine de kendimizi tam anlamıyla tanıyor sayılmayız. İnsan, dik durma ve yürüme gibi çok özel bir hareket sistemine büyük ölçüde uyumsağlamış, bu arada serbest kalan ellerini gelişmiş bir beyinle çok sıkı ve üretken bir diyalog içinesokmuş yaratıktır. Amipten insana tüm canlıların ortak stratejisi hayatta kalabilmeninmücadelesini vermektir. Bunun işleyiş biçimi de bir canlıdan diğerine değişir. İnsan da diğer canlılar gibi yaşamını sürdürmede gereksinim duyduğu enerjiyi beslenme yoluyla aldıktan sonraonu yutar, sindirir. Sonra her canlı gibi zararlı ve gereksiz maddeleri vücudundan atar. Türününyok olmamasını sağlayan sürecin bir gereği olarak bir sonraki kuşağın bireylerini üretir. İnsancinsinde bu işlevi üstlenen anatomik donanımlar diğer canlılarınkinden pek de farklı sayılmaz.

Açıkça görüldüğü gibi, insan kimdir? Nedir? tarzındaki sorulara yanıtlar ararken kendimizi bir dizi açıklamanın içinde bulduk. İnsan sözcüğüyle tam olarak ne anlatmak istediğimizi ortayakoyarken doğrusu biraz zorlanıyoruz. Anatomik özelliklerini ön plana çıkardığımızda insanı şuşekilde tanımlayabiliriz: Kalça kemikleri ve bacakları iki ayak üzerinde durmaya uyum sağlamış,kolları bacaklarından daha kısa, çok iyi gelişmiş olan başparmağı diğer tüm parmakları ayrı ayrıkarşılayabilme olanağına sahip bir canlı. İnsanda el'in çok hassas bir tutma özelliği vardır. Beyinvücuda oranla iri olup ortalama 600 cc (en eski atalarımızda) ile 1600 cc (günümüzde) arasındadeğişir. Vücud kıl sistemi göreli olarak çok az gelişmiştir.

İnsan davranış örüntüsü diğer canlılardan farklı olarak milyonlarca yıl içinde öylesine değişik  bir boyut kazanmıştır ki, bu da beyin korteksinde kendini gösteren muazzam değişimin doğrudansonuçlarıdır. Davranış örüntüsünü bir yana bırakırsak, insanı biyolojik olarak tanımlamak aslında pek o kadar da zor değildir. Nihayet çoğu canlılarda olduğu gibi kemik, kas, sinir ve kandanibaretiz; dolayısıyla, diğer canlıları incelerken ortaya koyduğumuz biyolojik şablon bir bakıma bizim için de geçerlidir. İnsan kimdir sorusuna şöyle bir yanıt da verebiliriz: O, tüm canlılar gibimolekül, hücre ve dokulardan oluşan, ama bunun yanısıra başarıları, başarısızlıkları ve kusurları bulunan, kendince hayalleri ve vizyonları olan bir yaratıktır (Mc Elroy ve Swanson, 1973).

İnsan sınırsız bir bilme, öğrenme ve araştırma gereksinimi duyar. Doyuma ulaşmasının vekendini güven içinde hissetmesinin temel kaynağı bilgidir. İnsan, biyolojik örüntüsüyle kendiniaşan bir canlıdır. Onun varoluşu ne üreyip çoğalmasıyla gerçekleşmiştir, ne de ölmeklenoktalanmıştır. İnsanı diğer canlılardan farklı kılan bir yönü, geçmişten geleceğe bir devamlılığasahip olduğunun bilincinde bulunmasıdır.

İnsan enerji tüketen, tarih yazan, veri toplayan, karar verip uygulayan, geçmişten aldığıderslerle (her zaman bunu başaramıyorsa da) bugününü kuran, geleceğe yönelik plan ve projeler hazırlayan bir canlıdır. Kuşkusuz her canlının bir yaşam stratejisi vardır; insanın ayırt ediciözelliği, bu açıdan diğer canlılardan farkı, bu stratejiyi içgüdüsel olarak değil de bilinçli olarak  belirlemesidir. İnsan kendine özgü değerler sistemi yaratmıştır. Çok zengin ve bir o kadar daçeşitli imgelerle karşımıza çıkar. Bizim seçtiğimiz bilimsel imge onun sahip olduğu imgelerden sadece bir tanesidir. Bugün insanla ilgili edindiğimiz imge bir son aşama kabul edilemez; çünkü bilim düzenli ve sürekli olarak her defasında yeni mesajlar sunmakta ve biz bunları değerlendirdikçe insan hakkında oluşturduğumuz imgenin zamanla değiştiğine tanık olmaktayız (Mc Elroy ve Swanson, 1973). İnsan bir bakıyorsunuz Salisbury katedralinin mimarı ya da Selimiye camisinin ustası olarak karşımıza çıkıyor. Zaman oluyor, bir Tac Mahal'e, bir Panteon'a veya bir Eyfel kulesine damgasını vuruyor. Ama, onu aynı zamanda Eskimo dünyasında bir iglu kar evini yaparken, Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında ya da Avustralya'nın çok ıssız ve çorak yörelerinde çok basit bir kulübe inşa ederken buluyoruz. Yarattığı her düzeydeki bu kültürel ürünler onun dünyasının ne denli zengin ve çeşitli olduğunun bir göstergesidir. Aslında bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Zamanımızdan yaklaşık 25-30 bin yıl öncesinde Lascaux (Fransa) ve Altamira (İspanya) gibi loş ve esrarengiz mağaralara günümüz ressamlarını bile hayrete düşürecek güzellikte resimler yapan insan, bir başka zaman diliminde, karşımıza Rembrandt ya da Mozart olarak çıkıyor. Bazen Einstein oluyor ve hayal gücünün sınırlarını zorluyor. Kimi zaman Mevlana olup engin hoşgörüsüyle gönüllere sevgi seli gibi akıyor. Ne yazık ki bazen de bir Hitler olup, dünyayı felakete sürükleyecek kadar azgınlaşıyor.

Kültürel davranış örüntüsü altında ne tür donanıma sahip olursa olsun insan, hiç kuşkusuz doğanın anatomik açıdan en zayıf yaratığı olarak kalmıştır. Canlılar dünyasının en korunmasız yaratığı olsa da gerek doğum öncesinde, gerekse doğum sonrasında mükemmel bir korunma içindedir. Doğanın bir parçası olarak yaşayan tüm canlılarla aynı özü paylaşır. Ancak, yapısal ve işlevsel benzerliği dikkate alınırsa bitkiler değil de hayvanlar aleminde yer alır. Kuşkusuz bu alemin de en üstün yaşam formlarından birisi sayılır. İnsanı, evrendeki (ontolojik) yerini belirlerken cansız (inorganik), canlı (organik) ve canlıüstünün (süperorganik) kesiştiği yerde düşünebiliriz. İnsan, yeryüzünün hemen her yerine başarılı biçimde uyum sağlamış ve yayılmıştır. Peki bu başarısı biyolojik donanımından mı kaynaklanıyor? Tabii ki hayır; nitekim, ünlü evrimci Simpson der ki, bir gün bir balık çıksa ve evrimi incelese, insan denilen ve kendini üstün olarak gören bu canlının aslında, kendine göre, suda ne kadar beceriksiz olduğuna, yüzgeç ve hassas duyu organları gibi mükemmelliğin simgesi saydığı özelliklerden yoksun bulunduğuna hayretler içinde tanık olacaktır (Simpson, 1951).

Yeryüzünde, içinde yaşadığı çevresine giderek üstünlük kurmaya çalışan, onu kendi gereksinimleri doğrultusunda değişikliğe uğratan, böylece doğal seçilimin ayırıcı baskısını en alt düzeye indiren tek varlık insandır. Hiçbir canlının zekâsı insanınki ile boy ölçüşemez. Zekâmız ve buna bağlı olarak geliştirdiğimiz karmaşık ve o ölçüde de çeşitli davranış örüntülerimizle her ne kadar canlılar dünyasında apayrı bir konumda olsak da, günlük yaşantımızda kendimizi diğer canlılarla sürekli özdeşleştirmeye çalışır, içimizde adeta onlardan bir parça bulmaya çaba gösteririz. Bu bazen belirli nezaket kurallarını aşsa bile, birçok hayvanın postunu birbirlerimize giydirmek için adeta yarış ederiz. Küçüklüğümüzün düş dünyasını zenginleştiren sevimli ayıyı kabalık simgesi olarak kabul ederiz. İnatçı yanımızı keçi ya da eşekle özdeşleştiririz. Bazen karşımızdakinin sinsiliğini ve kurnazlığını tilkiye benzetiriz. Çok nefret ettiğimiz birine akrep soyundan geliyor deriz. Birisi aşırı biçimde çalışıyorsa inekliyor deriz. Ne tuhaftır ki, günlük ilişkilerimizde küfür ve hakaret dağarcığımızı tümüyle hayvanlar oluşturur. Zaman olur, bülbül gibi şakıyor, ceylan gibi salınıyor ya da arslan gibi delikanlı diyerek karşımızdaki için beğenimizi dile getiririz. Yaptığımız iyiliğe karşı kötülüğünü gördüğümüz kimseler için de bağrımızda yılan beslemişiz veya besle kargayı oysun gözünü gibi günlük yaşamımızda adeta atasözleri haline gelen deyişleri sıkça kullanırız. Aslında tüm bu örnekler daha da çoğaltılabilir.



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 04:27
Güneş 06:03
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:01
Yatsı 21:31
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 34 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 32 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14