Hoş geldin Evlat...

Burhan Perkgöz'e ait olan "Hoş geldin Evlat" başlıklı hikayemizi okumanızı ısrarla tavsiye ederiz.

Hikaye 01.02.2018, 17:14 01.02.2018, 17:26 Emre
Hoş geldin Evlat...

Marx’ın deyimiyle pamuğun yüzyılında, yani 1800 lü yılların zor zamanlarında Virginia’da bir çiftliğin köleleri için inşa edilmiş, derme çatma tahta bir barakada doğmuştu David.

Siyah tenine çok yakışan, büyük siyah gözleri vardı. Bacakları ve gövdesi arasında ki uyumsuzluk açlığının en büyük şahidi olmakla beraber bakışlarına da yansımıştı. Hatta gözlerinin arkasında, kalbindeki öfke ateşini körükleyen o koca beynini görmek neredeyse mümkün idi. Ablasının tek parça giysisi olan pamuktan dokunmuş kirli, her yeri yırtık ve yamasız entarisini giyiyor olmak onu çokta mutsuz etmiyordu.

Babasıyla beraber oturduğu at arabasının arkasında; uzaklaştıkça bir zamanlar gözünde çok büyüttüğü çiftlik gittikçe küçülüyor, diğer yandan içinde annesinin ve kız kardeşinin de olduğu ağlaşan kadınların sesleri daha az duyuluyordu.

Pamuk toplarken dikenlerin battıkça morarttığı parmakları ile gözyaşlarını silerken, o yaşlar için erken olan erkeklik onurunu elden bırakmamak adına hıçkırıklarını boğazının arkasına saklıyordu.

Yolda idam edilerek ağaçlara asılmış kendisi gibi köle zencilerin türlü can veriş şekillerini ve ölüm anındaki ıstıraplarını yüzlerinden okuyabiliyordu. Yolculuğu korku ve dehşet içinde belirsizliğe doğru adım adım ilerliyordu. Babası da kendisi gibi köle doğmuş bir zenci çocuk için çaresiz bir babaya sahip olma fikri yeterince acı vermiş olmalıydı. Yıldızlar, ay ve güneşin olduğu koca evrende hissettiği yalnızlık, ruhu için tarif edilemez bir kaostan ibaretti.

Kamçının zavallı bir zencinin sırtında acıyla karışık bir ses çınlaması ile fırladı yattığı babasının bacağının üzerinden. Kaskatı kesilmiş vücuduna, yakılan kamp ateşinin is kokusu sinmişti.

Babasını uyanması için omzundan sirkeledi küçük David. Ancak herhangi bir tepki alamadı. Bunu defalarca tekrarladı ama her seferinde umudunu biraz daha yitirdi. Ellerine dokundu bir ara ama ateşin yanı başında uyumalarına rağmen buz gibiydi. Korku ve dehşet iflah olmaz pişkinliğiyle David’in göz bebeklerindeki yerine sıkısıkıya yerleşmiş görünüyordu. Diğer köleler acı ve çaresiz bakışlarıyla minik çocuğun babasını uyandırma gayretlerini izliyor, kadınlar ise sessizce ağlaşıyordu.

Kimsenin mezar kazmaya vakti yoktu zaten bir zencinin kendisine ait bir mezarı bile olamazdı.
Bu yeni ve Kızılderililerden çalınmış dünyaya İngilizler tarafından zorla getirilmiş yaklaşık iki milyona yakın zenciden bir tanesi için dahi onur ve özgürlük asla bir cümle içerisinde zenciler lehine kullanılabilecek kelimeler değildi. Onur sadece beyazların DNA larına işlenmiş veya beyaz tanrı tarafından siyahlardan esirgenmiş bir duygu olduğu inancı küçükken hücrelerine varıncaya kadar belletilirdi tüm köle çocuklarına.

Tıpkı domuz yetiştiriciliğindeki doğurganlıktan faydalandıkları gibi doğurganlık köleler için teşvik edilirdi. Bu şekilde pamuk tarlalarında insan gücüne güç katmak ya da ihtiyaç fazlasını pazarda satarak iyi bir gelir elde etmek mümkündü.

Efendiler isterlerse bir kadını çırılçıplak soyup içinde kocası ve çocuklarının olduğu kalabalığın gözleri önünde iğfal edebilir, sebepsiz yere bir köleye diğerlerinin gözünü korkutmak için saatlerce işkence yapılabilir, köle bir bebek annesinden alınıp satılabilir ve hele özürlüyse hunharca katledilebilirdi. İsterlerse günlerce yemek vermeden uyku uyutmadan çalıştırılabilir, hatta kendileri gibi zenci ve köle bir tanrıya kul olmanızı bile sizden isteyebilirlerdi. Ya da zamanın Amerikalı beyazlarının söylemiyle Vermontluların atla yaptığı gezintiyi Virginia’lılar kölelerle yapabilirlerdi.

Zayıf ve açlıktan kemikleri sayılan ve muhtemelen çok yaşaması da beklenilmeyen bu çocuğu efendileri babasının ölü bedeniyle birlikte oracıkta bıraktılar. Çoğunluğu kölelerden oluşan kafile uzaklaştıkça çaresizliği de artıyordu küçük David’in. O kadar çok yol gelinmişti ki değil geldikleri çiftliğin yolunu bulmayı, geri dönüş yolunda açlık ve susuzluktan ölmeyi de göze almalıydı. Beklemekten ve o çok güvendiği ve yalnızlığını paylaştığı yaratıcısından başka çaresi kalmamıştı.

Bozulan ve kokmaya başlayan babasının cesedi leş yiyici yırtıcı hayvanları bulundukları yere çekmeye başlamasaydı tıpkı geçen iki gün boyunca olduğu gibi babasının yanında ölü de olsa güven içinde hissetmeye devam edebilecekti. Hayvanların saldırılarından korunmak için yüksek bir ağaca tırmandı aşağıya bakmadan halsiz haliyle.

Aşağıya bakmak istememesinin nedeni korku değil hayvanlarca parçalanıp yenilen babasının cesediydi. Kısa süre sonra aç hayvanların homurtuları yerini rüzgarda sallanan ağaçların yaprak ve dallarının sesine bıraktı. Karanlık olmadan çok yakında kuzey tarafta dumanların tüttüğünü gördü. Ağaçtan inip oraya gitmeliydi. Ağaçtan inmeye çalıştıkça daha yukarıya tırmandığını fark etti. Her hamlesiyle daha yükseğe, daha yükseğe ağacın ucuna ve nihayet ağaçların üzerini kaplayan sis tabakalarının üzerine daha da, daha da yukarıya. Gördükleri karşısında büyülenmişti, rengarenk ışıklar belli belirsiz uçuşan nesneler… Ilık ve nemli bir hava ve etrafında binlerce çiçekten oluşan bahçeler, yeni ve bembeyaz bir giyisi, heryerde neşe ile koşuşturan hem beyaz hem de zenci çocuklar, şekerlemeler ve daha önce hiç tatmadığı değişik meyveler…’’ Cennet olabilir miydi burası ölmeden gelinebilen’’ diye mırıldandı şaşkınlık içinde.
Çok sürmeden babasının şefkatli dokunuşu gibi bir elin omuzuna dokunduğunu hissetti. Dönüp baktığında inanılması güç, hatta mümkün olmayan bir mucizeye tanık oldu. Etrafında olup bitenin hiç önemi yoktu. Günlerdir süren açlığının ve korkularının oluşturduğu dehşetin sona ermesi bile bu kadar mutlu edemezdi kendisini. Kısa ömründe, hayatta hiçbir şey o anda babasının küçük David e sarılıp “hoş geldin evlat’’ demesi kadar mutlu etmemişti kendisini.

Burhan PERKGÖZ (Denemeler)



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 26 Nisan 2024
İmsak 04:27
Güneş 06:03
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:01
Yatsı 21:31
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14