Yaşadığı Gibi Öldü

Yaşadığı Gibi Öldü

Hikaye 31.08.2014, 12:35 31.08.2014, 12:39
Yaşadığı Gibi Öldü

 Çocuklarının hepsi başına toplandı. Üzüldüklerini belli etmek istercesine "ah, vah" ediyorlar, bağırıp çağırıyorlardı. Yaşı yolun yarısını geçmiş olan en büyük kızı, kapının yanındaki mindere oturmuş; gözlerinden akan yaşı başörtüsünün ucuyla siliyor, çok ağlamaktan kızarmış burnunu defalarca peş peşe çekiyordu. Köşede yatan babasına ara sıra gözlerini, yöneltiyor, tekrar kucağına indirip düşünüyordu.

    Köşede boylu boyunca yatan yaşı epeyce ilerlemiş babaları Hilmi Dayı, nefes almakta güçlük çekiyordu. Rahatlaması için kafasının altına birkaç tane yastık koydular. Biraz sonra çıkardığı sesler ve elinin işaretiyle, koydukları yastıkları birer birer kaldırdılar. Bu, kaç gündür böyle devam ediyordu. 


    Oğullarının en büyüğü, başucundan ayrılmadı. Babasının kırışık yüzüne baktı defalarca. Pürüzsüz, gülücüğün hiç eksik olmadığı günleri aradı. Farkında olmadan dişleri görünecek kadar güldü. Bakır leğeni yastığa dayayıp, içine su doldurarak tıraş olduğu günü hatırladı. Babası kesmeyen jiletle defalarca hart hurt yüzünü kazıdığı gün, yanına sokulup: "Ben de tıraş olacağım." dediğinde,  babasının "Büyüyünce tıraş olursun." diyerek fırçayı yüzüne sürdüğü an hayalinde canlandı. Tekrar gülümsedi; sanki babası ölüm döşeğinde değildi de çocukluğundaki gibi kendisiyle oyun oynuyordu. İşte çocukluğundan kurtulmuştu. Üstelik yıllardır tıraş oluyordu. Bir film şeridi gibi alaca karanlık kuşağını hatırlatan hatıraları gözünün önünden geçti: bahçelerindeki kuyuya düştüğü günü, babasının onu kurtarması için yaşadığı telaş, endişe ve kırılan kolunun acısıyla babasının dayağından kurtulmasının sevinci belirdi gözlerinde. Yine mutluğunun zirvede olduğu olaylarını anımsadı, kar serpintisi gibi bir havayla. Ne güzeldi babasıyla top oynadıkları, koşup eğlendikleri zamanlar…


    Günlerdir bu yatakta yatan babaları birden kötüleşiyor, ara ara kendine geliyordu.


    Hilmi Dayının hayatı boyunca ciddi bir işi olmamıştı. “Nerde çalgı orda kalgı” düşüncesiyle çalıp söyleyip; eğlenmişti. Gelecek için bir kaygı taşımamıştı.


    Artık herkes onunla vedalaşmak; helalleşmek için yanına geliyordu.


    Dışarıdan bir ses "Hoca geliyor!" deyince içerdekiler kendilerine çeki düzen verdiler.


    Hoca, Hilmi Dayının yanına oturdu. "Hilmi Dayı! Geçmiş olsun!" dedi.


    Hilmi Dayı yattığı yerden başını hafifçe çevirdi. Solgun benzi, yavaşlamış göz hareketiyle "Sağ ol!" anlamında hafifçe başını salladı.
 
    Hoca, Yasin sûresini okudu güzel bir sesle. Bir anda manevi bir hava doldurdu tüm odayı. Herkes sessizce dinledi okunan sureyi. Sonra hastalığının seyri konuşuldu belirsiz bir sesle. Hoca kalkmadan önce, Hilmi Dayının da söylemesi için "Eşhedü en la ilahe illallah..." diyerek kelime-i şahadeti okudu bir kaç kez. Bekledi; cevabı alamadan kalktı gitti.


    Sırtının arkasına yastıklar sıralandı bir kez daha. Tekrar sıkıntı bastı. Boncuk boncuk aktı terler. Çocukları sildi terini yumuşak bir havluyla. Su içirmek istediler, içmedi. Diğer kızı dudaklarını ıslattı temiz bir bezle. Zor bir hareketle dudağını yaladı Hilmi Dayı.


    Bu hallere düşeceği hiç aklının ucundan bile geçmemişti. Hep genç kalacağını düşünüyordu. "Ben gencim" derdi. "Yahu Hilmi ahın gitmiş vahın kalmış…" diyenlere: “Siz benim içime bakın içime!” derdi.


    Hele öleceğini hiç hatırlamak istemezdi. Neşesinin kaçmaması için, ölümü düşünmekten uzak dururdu. Cenaze olduğu günlerde sıkıntıdan patlardı. Ama sonunda kendisi de aynı durumdaydı işte.
 
    İki yıl önce ölen hanımı, onu birazcık değiştirmişti. Saç ve sakalında hiçbir siyahlık kalmayan Hilmi Dayı, yalnızlığın ne demek olduğunu öğrenmiş, toplum içine çıkar olmuştu. Gerçi alışkanlıkları sebebiyle eskiden dost tuttuğu, kendinden daha genç bir kaç kişiden kopamıyordu. Onlarla konuşmalarında sınır tanımaz oluyor; yaşına uygun olmayan sözlerle konuşuyordu. Kendisine gülümsenmesinden mutluluk duyduğunu davranışlarıyla ortaya koyardı. Lüzumsuz olarak nitelense de huyundan vazgeçmedi o güne kadar.


    O gün, birçok şeyi alt üst etti. Hayatın sürekli olmayacağını anladı. Yalnızca kendisine sabreden, yaptıklarının uygunsuz olduğunu söyleyen hanımına hak veriyordu. Hanımının öldüğü gün, başkalarının cenazelerine hep uzak durmasının neye mal olduğunu anladı. Yalnızdı, yapayalnızdı. Komşularının evi doldurmalarına rağmen yalnızdı. Kendisinin bomboş bir dünyada, boş bir odada, boş bir hayat yaşadığını fark etti. Yıllardır inancından uzak durduğunu, inancını çağrıştıran şeylerden hep kaçtığını anladı. Zaten biliyordu, içinden bir duygu onu devamlı eğlenmek, oynamak... Alemler yapmaya çağırıyordu.


    Şimdilerde, son hastalığına kadar gündüzleri çekinerek, sıkılarak camiye gider olmuştu. Artık cebinden tespihi eksik olmazdı. Kendisine gülündüğü hissinden bir türlü kurtulamadı. Rahat hissetmedi. Zaman içinde kaçamak yapma yollarını araştırdı. Düşündüklerini yapmakta önceki gibi rahat olamadı.


    Tekrar kendine gelen Hilmi Dayı, yanında Kur’an okuyan torununa gülümsedi. Yavaş hareketlerle elini başına koydu. Tutuk bir makine gibi başını okşadı, gözleri torununun gözlerine dalıp gitti. Neler düşündü bilinmez. Torununu sever, o da dedesini hiç üzmezdi. Bazen "Dede! Namazını neden kılmıyorsun?" sorusuna güler geçerdi. Torununun kendisi gibi olmamasına sevinirdi için için.


    Sırtındaki sıra sıra yastıkları, işaretiyle tekrar boşalttı çocukları. Su istedi. Verilen sudan ancak bir yudum içti. Sonra ani bir hareket yaptı "anam anam" iniltileri arasında. Sona geldiğinin farkında mıydı, bilinmez. Ama başında devamlı Kur'an okunmasından şüphelendi birazcık.


    Kuran’ın neden okunduğunu bilecek kadar bu konuyla ilgili değildi. Kendisinin iyileşmesi için okunduğunu düşündü. Korku karışımı bir duyguyla sevinç kapladı her yanını.


    Bir gün öncesine göre kendisini daha iyi hissetti. Yiyecek içecek bir şeyler istedi. Ayağa kalkacak güçte hissedince kalktı, odanın içinde bir kaç adım attı oradan oraya.


    Odadakilerin hepsi sevindi. Babalarının ölüm döşeğinden kalktığını düşündüler. Yorgunluklarını unuttular. Yattığı köşesine tekrar döndü. Yüzündeki ifade anlaşılmayacak kadar karışıktı. Uçurumun kenarında kurtuluşu olmayan birisinin yüzündeki umutsuzluk açık bir şekilde ortaya çıktı.


    Önceki yaşantısına uygun olarak davrandı. "Ya bırakın şu okumayı! Yeter artık be! Çağırın şu bizim Ziya'yı biraz tıngırdatsın... "


    Şaka ya da ciddi olduğu anlaşılmayan bu sözlerden sonra çocukları birbirine baktılar anlamsızca. Babalarının yüzüne baktılar ciddi olup olmadığını anlamak için. Hilmi Dayı biraz önce söylediklerini tekrar etti. Bunun üzerine oğlu, biraz da çaresizlik içinde küçük oğlunu Ziya’ya gönderdi.



    Az sonra Ziya elindeki sazıyla geldi. "Geçmiş olsun Hilmi!" dedi. "Gelecektim ama gelemedim. İş güç işte! Sen haber gönderince; her şeyi bırakıp geldim işte!”


    Hilmi Dayı, "Bırak şu konuşmayı da tıngırdat" diye çıkıştı. Ziya saz çalmaya başladı. Tıpkı yıllarca yaptıkları gibi yan yana otudurlar, Ziya çaldı, söyledi. Bir ara Hilmi'nin kulağına eğildi. "Olacak bir kaç kadeh atacaksın, eski günlerde olduğu gibi..." dedi. Hilmi cevap vermedi.


    Odadakiler durumdan rahatsız oldular. Komşulara, ele güne rezil olduklarını düşündüler. Büyük oğlu "Baba! Yeter artık!" sözleriyle sık sık babasının bu işe son vermesini istedi ama olmadı.


    Anlatılması güç bir duygu yaşadılar. Babalarının iyileştiği düşüncesiyle, rahatsız oldukları bu olayı geçiştirdiler kendilerince. Yeter ki babaları ayağa kalksın; bunun için her şeyi yaparlardı. Göz yumdular, birazcık boş verdiler.


    Babalarının eğlendiğini düşündükleri bir saatin sonunda, iyileştiğini göstermeye çalışan Hilmi Dayı, bir anda kötüleşti. Oturduğu yerden yastığına dayandı. Soluk benzi iyice soldu. Gözlerinin beyazı iyice çoğaldı. Anlamsız ve boş boş odadakilere baktı, bir ara nöbet geçiren biri gibi gözleri bir noktaya kaydı, dondu kaldı. Oğlunun "Su ister misin?" sözüne tepki vermedi.


    Oğlu dudaklarına ıslak pamuk sürdü bir kaç kez. Oğluna baktı korkuyla. Gözleri başına toplanan çocuklarını süzdü bir bir. Kendisinden geçti. Uyudu. Nefes almada zorlandı.


    Minarelerden yükselen “Salâ” duyuldu. Cenazenin kaldırılması için tanıdık ve komşular evi doldurdular.


    "Yaşadığı gibi öldü…" sözleri yayıldı kulaktan kulağa.   



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 03 Mayıs 2024
İmsak 04:12
Güneş 05:52
Öğle 13:06
İkindi 16:57
Akşam 20:10
Yatsı 21:43
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14