Piramit Haber

200 yıl öncesinin yolculuklarında bilinmeyenler

Yaşam

Ömrü 21. yüzyıla denk gelmiş insanlar olarak pek çok küresel problemi omuzlarımızda taşıyoruz. Global dünya insanı olmanın tek güzel yanı ise dünyayı gezebilmenin, seyahat edebilmenin birkaç yüzyıl öncesine kıyasla çok daha kolay olması. Ne de olsa devir, ucuz uçak bileti kampanyalarının devri !

Hiç bilmediğimiz bir ülkede, tanımadığımız insanların evine misafir olmamıza; gideceğimiz yere bizi götürebilecek bir yabancıyı şıp diye bulmamıza yarayan sosyal ağlarımız bile var. Gezdiğimiz ve gördüğümüz her şeyi anında kaydedebilme lüksümüz de cabası…

Bundan 200 yıl önce ise dünya çok başka bir yerdi. Keza, seyahat etmek de bambaşka bir pratikti. 19. yüzyılda yaşayan bir gezgin olsaydınız nasıl bir dünyada seyahat edecektiniz, bir hayal edin.

İnsanlar ilk kez “yalnızca zevk için” seyahat etmeye başlamışlardı

İnsanlar yüzyıllardır yeni yerleri, insanları, gelenekleri, dilleri keşfetmeyi seviyor. Fakat Sanayi Devrimi’yle seyahat “aylak” bir aktiviteye dönüştü. Yani, insanlar artık yalnızca zorunluluktan, ekonomik veya politik gerekliliklerden değil zevkine de geziyordu.

Seyahatin zevk için de yapılan bir aktiviteye dönüşmesi günlük tutmak, fotoğraf çekmek ya da resim yapmak gibi yaratıcı aktiviteleri de tetikledi. Yani aslında bugünkü anlamıyla “gezgin” olmanın temelleri işte o zamanlar atıldı.

Yolculuk etmek pek kolay değildi, ta ki…

19. yüzyılın başlarında ulaşım, bugüne kıyasla hem daha yavaş hem de daha zordu. İnsanlar için bir yerden bir yere gitmek ciddi bir meseleydi: Akşam yemeğine misafir olduğunuz yerde geceyi geçirmeniz, uzaktaki bir akrabayı ziyarete gittiğinizde ise haftalarca orada kalmanız gerekirdi.

Gece seyahat etmenin tehlikeli bir yanı da vardı. Henüz gelişmemiş kara yollarında seyahat etmenin fiziksel zorluğu bir yana, yaygın bir aydınlatma ağının ve güvenliğin olmaması gezginleri soygunların ve eşkiyaların insafına bırakıyordu.

Diğer yandan 19. yüzyıl, ulaşım anlamında devrim niteliğinde gelişmeleri beraberinde getirdi. Özellikle Batı’da, demiryolları ve deniz ulaşımı konusunda yeni teknolojilerin kullanılmaya başlaması, seyahati bambaşka bir deneyime dönüştürdü. 1830’dan sonra Amerika, buharlı lokomotiflerle tanıştı ve yolculuk insanların daha önce alışık olmadığı bir hıza ulaştı. Tren seyahati, yolcular için gürültülü ve pis bir deneyim olsa da 1840’lar itibariyle, özellikle Amerika’da seyahat maliyeti hızla düşmeye başladı.

Kadın gezginler ilk kez yola çıkıyordu

Sanayi Devrimi kadınların hareket alanını genişletti ve daha çok kadın trenle seyahat eder hale geldi. Bir yandan da dünya, kadın gezginler için de “güvenli” bir yere dönüşüyordu.

19. yüzyılın ortalarından itibaren seyahat maceralarını yazan sayısız Avrupalı ve Amerikalı kadın oldu. Bu gözlemlerde erkek gezginlerin değinmediği pek çok konu ve genellikle daha ayrıntılı bilgiler yer alıyordu. Kadın gezginler, çoğunun motivasyonu bu olmasa da, feminist bir duruş sergiliyorlardı. Dünyaya açılmak kendi güçlerinin farkına varmalarına, erkeğin karşısındaki konumlarını gözden geçirmelerine sebep oldu.

İstanbul gezginler arasında bir fenomen haline gelmişti

19. yüzyılda yükselişe geçen Oryantalizm’le birlikte, Doğu’ya yapılan seyahatler zengin Avrupalılar için bir sosyal statü meselesi haline gelmişti. Doğu’ya karşı ilginin ve merakın artması İstanbul’u da dönemin en çekici şehirlerinden biri yapıyordu. Doğu’ya yapılan turlar anlatılırken, İstanbul’un tarihi yerlerini resmeden illüstrasyonlara yer veriliyordu.

Şüphesiz ki Oryantalizm’in en çok rağbet gören imgelerinden biriydi İstanbul. Bu durum, kentte yabancıları ve gezginleri günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline getiriyordu. 19. yüzyıl gezginlerinin büyük çoğunluğu İstanbul’u rotalarına ekliyor, hatta burada bir süre yaşıyorlardı.

“Félix Ziem: Işık Denizinde bir Gezgin”

19. Yüzyılda İstanbul’a gelenlerden biri de, özgün manzara resimleriyle yüzyıla damgasını vurmuş ressam Félix Ziem’di. Ziem, 1842 yılından sonra hemen her yıl yolculuk yapmış bir gezgindi. Gezginliği, oryantalist bir ressam olduğu yanılgısını doğursa da Ziem, oryantal olanın değil “rengin” ve “ışığın” peşindeydi. Böyle bir ressamı tatmin etmeye yetecek renk ve ışık da İstanbul’da fazlasıyla mevcuttu.

Félix Ziem, 1856’da Marsilya’dan gemiye binmiş ve uzun süredir gelmek istediği İstanbul’a Temmuz ortasında ulaşmıştı. İki ay boyunca kaldığı ve hayran olduğu bu şehri, gerçek bir gezgin gibi sokak sokak dolaştı. Sanatçının resmetmekte usta olduğu ışık ve gökyüzü, İstanbul’da büyülü bir hal almaktaydı. Hal böyle olunca Ziem’in İstanbul seyahati, Oryantalizm’i görsel olarak besleyecek sayısız tablosuna ilham kaynağı oldu.

Gezgin ressam Félix Ziem’in tabloları şimdilerde Pera Müzesi’nde ziyaretçiyle buluşuyor. “Félix Ziem: Işık Denizinde bir Gezgin” adlı sergi, adeta 19. yüzyıl İstanbul’una açılan bir kapı gibi…

Sergide, henüz yaşarken eserleri Louvre Müzesi’ne kabul edilmiş bu başarılı ressamın İzlenimcilik’e öncülük etmiş üslubunu keşfediyoruz. Bununla da kalmıyor, 200 yıl öncesinin İstanbul’una romantik bir pencereden bakma şansı yakalıyoruz. Küratörlüğünü Lucienne Del’Furia ve Frédéric Hitzel’in üstlendiği; Ziem Müzesi ve Martigues Belediyesi iş birliğiyle gerçekleşen “Félix Ziem: Işık Denizinde bir Gezgin” sergisini 10 Kasım 2016 – 29 Ocak 2017 tarihleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Pera Müzesi’ni Salı’dan Cumartesi’ye 10:00 – 19:00 saatleri arasında, Pazar günleri ise 12:00- 18:00 saatleri arasında gezebilirsiniz. Müzede Cuma günleri hem uzun hem de ücretsiz! “Uzun Cuma”larda müzeyi 18:00 – 22:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba”. “Genç Çarşamba” günleri tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.