Piramit Haber

YSK'nın aday bakanlara ilişkin kararı

Türkiye

YSK'nin, 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimde aday olacak bakanların görevlerinden istifa etmelerine gerek olmadığına ilişkin kararının gerekçesi belli oldu.

Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimde aday olacak bakanların görevlerinden istifa etmelerine gerek olmadığına ilişkin kararının gerekçesinde, mevcut belediye başkanı görev yaptığı yerde tekrar belediye başkanlığına aday olabilmek için istifa etmeyerek görevine devam edebilecek iken, aynı yerde belediye başkanlığına aday olmak isteyen kabine üyesinin (bakanın) görevinden çekilmesini beklemenin adil bir yaklaşım tarzı olmayacağı belirtildi.

YSK'nın oy birliğiyle aldığı kararının gerekçesi belli oldu. Gerekçede, AK Parti Genel Başkanlığı tarafından 28 Kasım 2013'te Başkanlığa gönderilen yazıda, kamuoyunda ve siyasi partiler içinde aday olup olmayacakları konuşulan bakanların, aday olabilmek için bakanlık görevlerinden çekilmelerinin gerekip gerekmediğinin tartışıldığı, halen teorik olarak yürütülen bu tartışmanın, bazı bakanların aday gösterilmesi halinde somutlaşacağı ve bazı hukuki sorunların yaşanma ihtimaline neden olacağı, bu nedenle kabine üyelerinin (bakanların), aday olabilmek için görevlerinden çekilmelerinin gerekip gerekmeyeceği konusunun Kurul tarafından değerlendirilerek karara bağlanmasının istendiği belirtildi. 

YSK'nın aynı gün aldığı kararın gerekçesinde, Anayasa'nın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerinden birinin de "demokratik devlet" olarak belirlendiği ve demokratik devletin ancak siyasi partilerin varlığıyla gerçekleşebileceği görüşünden hareketle Anayasa'nın 68. Maddesinde siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olduğununun vurgulandığı bildirildi.

Öğretide ve uygulamada kabul edilen genel görüşe göre amaçları siyasi iktidara gelerek ülkeyi yönetmek olan siyasi partilerin, "devletin yönetim yerlerine kendi temsilcilerini getirerek devleti kendi plan ve programlarına uygun yürütmeyi amaçlayan siyasi nitelikli kuruluşlar" olduğu ifade edilen gerekçede, şunlara yer verildi:

"Bakanların yeniden seçime girebilmeleri için bu görevlerinden çekilmeleri gerektiğinin kabulü, çok partili demokratik yönetimin özünden kaynaklanan ve belirtilen ilkelere aykırı durumların ortaya çıkmasına neden olur. Eğer bunlar için de seçimden önce görevlerinden çekilmeleri gerektiği kabul edilirse siyasi iktidarı yönetmek için örgütlenip genel seçimlere katılan ve çoğunluğu elde ederek devleti yönetmeye hak kazanmış olan siyasi partinin veya partilerin bir sonraki seçime kadar yönetme hakkı, amaca aykırı olarak, dört ay gibi uzunca bir süre için durdurulacak veya o siyasi partinin gerçek (arzulanan) temsilcileri ya bir sonraki seçime girmeyecek veya yönetimden ayrılmak zorunda kalacaklardır. Bu durumların hiçbirini siyasi partilerin amaçları ve demokratik devletin işlerliği ile bağdaştırmak olanağı bulunmamaktadır." 

"Görevden çekilecekler arasında milletvekillerinden söz edilmiyor"

Anayasa'da ve Milletvekili Seçimi Kanunu'nda görevden çekilmeleri öngörülenler arasında bakanlar ismen zikredilmediğine göre, bunların maddelerde açıklanan "kamu görevlileri" kapsamı içinde yer alıp almadıklarının irdelenmesi gerektiği belirtilen gerekçede, Anayasa ve Milletvekili Seçimi Kanunu'nun ilgili maddelerinde, görevlerinden çekilmeleri gerekenler arasında, yüksek yargı organları, silahlı kuvvetler mensupları gibi özellik arz edenler veya yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim elemanları gibi tereddüde neden olabileceklerin görev unvanı olarak ismen sayıldığı halde, hem siyasal fonksiyonu bulunan hem de idarede en yetkili amir olarak yer alan ve bu nedenle dikkate değer bir özellik taşıyan bakanlardan söz edilmediği vurgulandı.

Gerekçede, yasalarda yer alan "kamu görevlileri" deyiminin, genel ve soyut bir kavram olarak verilmediği, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsünde olmamakla birlikte yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan görevlilerini belirtmek için kullanıldığı anlatıldı. Gerekçede, "İdaredeki yeri ve hukuki durumu itibariyle bakanların, yasa koyucu tarafından seçim hukuku açısından 'yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri' deyimi içinde ifade edildiğini kabul etmek mümkün değildir" tespiti yapıldı. Anayasa'da sadece Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının "Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce” çekilmelerinin düzenlendiği hatırlatılan gerekçede, bu hükümde, mahalli seçimlere ilişkin görevden çekilmeye yer verilmediği, genel seçimlerde dahi sadece anılan üç bakanın görevden çekilmesinin hükme bağlanmış olmasının, bu görüşün başka bir teyidi niteliğinde olduğu belirtildi.

"Adil olmaz"

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunu'nda, belediye başkanlarının mahalli idareler seçimlerinde adaylıklarını koyabilmek veya aday gösterilebilmek için görevlerinden istifa etmek zorunda olmadıkları hükmüne yer verildiği hatırlatılan gerekçede, şu ifadelere yer verildi:

"Bu durumda, mevcut belediye başkanı görev yaptığı yerde tekrar belediye başkanlığına aday olabilmek için istifa etmeyerek görevine devam edebilecek iken, aynı yerde belediye başkanlığına aday olmak isteyen kabine üyesinin (bakanın) görevinden çekilmesini beklemek adil bir yaklaşım tarzı olmayacaktır. Kanun koyucu sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerine mahsus olarak Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının görevden çekilmelerini istemiştir. Aksine bir anlayış benimsenmiş olsaydı, Anayasa’nın 114. Maddesindeki 'Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimleri' ifadesi yerine 'seçimlerde' ibaresi kullanılırdı."

Bütün seçimler hakkında ortak düzenlemeyi içeren 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda, seçim propagandasına ilişkin yasaklayıcı hükümlerinin, seçimlerde tarafsızlığın ve eşitliğin sağlanmasının ve bakanların seçimleri etkileyebilecek her türlü davranışını önlemenin gerçek güvencesini teşkil ettiği belirtildi. 

Kanun'un "Başbakan ve bakanlara ilişkin yasaklar"a ilişkin maddesinde, seçim propagandasının başlangıç tarihinden (oy verme gününden önceki onuncu gün) oy verme gününü takip eden güne kadarki süre içinde, Başbakan ve bakanlarla, milletvekillerinin, "yurt içinde yapacakları seçim propagandası ve ilgili gezileri makam otomobilleri, resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapamayacakları, bu maksatla yapacakları gezilerde, protokol icabı karşılama ve uğurlamalarla törenlerin yapılamayacağı ve resmi ziyafet verilemeyeceği"nin hüküm altına alındığı hatırlatıldı.

"Seçimin tarafsızlığına gölge düşürülmesini engellemek amacıyla önlemler alınmıştır"

Gerekçede, böylece başbakan ve bakanların seçimleri etkileyebilmelerinin önlenmek istendiği ifade edilerek, "298 sayılı Kanunda dahi bakanların görevden çekilmeleri hükmüne yer verilmemiş, aksine seçimin tarafsızlığına gölge düşürülmesini engellemek amacıyla önlemler alınmıştır" denildi.

Siyasi hak ve ödevlerin sınırlandırılmasının Anayasa'nın 13. Maddesi hükmüne tabi olduğu, bu hüküm uyarınca da temel hak ve hürriyetlerle bu kapsamda yer alan siyasi hakların ancak kanunla sınırlandırılabileceği vurguzu yapılan gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 18. Maddesinde adaylık için görevden çekilmesi gerekenlerin tek tek sayıldığı ve kanun hükmünde sayılanlar arasında kabine üyelerine (bakanlar) yer verilmediği hususları ile Anayasa'nın 114. Maddesinin birinci fıkrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce sadece Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının çekileceğini hükme bağladığı ve Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunmaya ilişkin hakkın ancak kanunla sınırlandırılabileceği yolundaki hükmü karşısında, 'kabine üyeleri'nin (bakanlar), 30 Mart 2014'te yapılacak seçimlerde aday olabilmek için görevlerinden çekilmelerine gerek olmadığı sonucuna varılmıştır."

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.