Piramit Haber

Neden evlenmediğini açıkladı!

Türkiye

HDP'li Sebahat Tuncel, özel hayatıyla ilgili ilk kez konuştu; Tuncel kendisine yöneltilen 'çirkin' yakıştırmalarından aşk ve evliliğe kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalar yaptı.

İki dönem milletvekilliği yapan ve bu dönem Meclis'te yer almayan HDP'li Sebahat Tuncel, Etkin Haber Ajansı'ndan (ETHA) Arzu Demir'e, Meclis'te yaşadıklarından özel hayatına, aşka ve evliliğe bakış açısından çok konuşulan 'polise attığı tokat'a kadar pek çok bilinmeyenini anlattı.
Tuncel, kendisinin 'evli ya da nişanlı olup olmadığı ya da hayatında birisinin var olup olmadığına' ilişkin hiçbir şeyin bilinmediğinin hatırlatılması üzerine, özel hayatını şöyle anlattı:

"EVLİ DEĞİLİM, EVLENMEYİ DE DÜŞÜNMÜYORUM"
"Evli değilim, evlenmeyi de düşünmüyorum. Geleneksel bir yaklaşımla 'Davamla evliyim de' demiyorum. Bu çok gerçekçi de gelmiyor bana. Kadın/erkek ilişkilerine, kadın özgürlüğüne baktığımız nokta önemli. KJA'nın genel yaklaşımı kadın özgürlük perspektifidir.

Hayata yeniden bakmak, geleneksel ilişki tarzını değiştirmek. Bugüne kadar kurulan ve sürekli eşitsizlik ve şiddet üreten ilişki tarzını yeniden sorgulamak. Örneğin, demokratik aile kavramını yeniden tartışmaya açmak. Esas olan kadınların özgür bir birey olarak toplumda yer edinmesi. Bu kişisel olmaktan ziyade toplumsal bir mesele. Aşka da böyle bakıyorum. Kişisel olarak değil, toplumsal olarak güzel olana, doğru olana, iyi olana aşık olmak.

Bu toplumsallaştıkça aslında bakış açınız değişiyor. Bireyden çıkıyor, toplumsallaşıyor. O zaman hayata başka bir perspektiften bakıyorsunuz. Bu zor bir konu."

AŞK HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYOR?
Aşk hakkında düşündüklerini "Bireysellikten çıkınca bütün kavramlar işin içine giriyor, mesele de siyasallaşıyor ve toplumsallaşıyor. Yaşama dair hedeflerin değişiyor." diye yorumlayan Tuncel, "Kürt hareketine ilk girdiğim yıllar -1998-1999 süreci- HADEP döneminde, benim açımdan devrimsel süreç dediğim şey; kadın özgürlük meselesiydi.

Sosyalist bir aileden geliyordum. Sol, sosyalizm mücadelesi benim için daha esas bir mücadeleydi. Kadın olmak o kadar çok öncelikli bir durum değildi. Ancak Kürt hareketine girdiğim andan itibaren benim için devrimsel bir durum oldu. O günden sonra ben hep kadın politikası yürüttüm." diye konuştu.

Tuncel, özellikle soyal medyada kendisine ilişkin 'çirkin' yorumlarının yer alması hususunda "Herkes benim dağınık olduğumu söyler. Medyada çirkinlik üzerinden en çok tartışması yürütülen kişi benim galiba" dedi ve 'güzellik-çirkinlik' kavramlarına dair şöyle konuştu:

'ÇİRKİN KADIN YOKTUR BDP'LİLER VARDIR"
"Bu da ideolojik bir mesele. Sosyal medyada sürekli 'Çirkin kadın yoktur, BDP'liler vardır. En çok da Sebahat Tuncel vardır' diye çokça yazıldı. Cinsiyetçi, milliyetçi yaklaşımın ifadesi. Fiziksel yönünle belden aşağı bir siyaset tarzıyla seni vurmaya çalışıyor. Sinop'u yaşadığım sürece unutmayacağım. Belki ileride bir gün yazarım o günleri. Benim üzerimden geliştirilen 'Diğerlerini bırakın, Sebahat Tuncel'i verin' şeklindeki cinsiyetçi saldırılar çok kötüydü.

Nasıl baş ediyorum? Görmezden geliyorum. Ancak insanın yaşamında düşündüğünde farklı duygulara dönüşebiliyor tabi ki"

İşte Tuncel'in diğer açıklamaları:
Çokça konuşulan "polise tokat atma" olayını anlatan Tuncel, "Tokatı hangi elle attın' diyerek elimi öpmek isteyen insanlar oldu" dedi. 

Şırnak'ın Silopi ilçesinde, 21 Mart 2011 tarihinde yürümek isteyen BDP'liler ile tartışan Güvenlik Şube Müdürü Murat Çetiner'e o dönem BDP İstanbul Milletvekili olan Sebahat Tuncel tokat atmıştı.

Tuncel tokat olayı ile ilgili şunları söyledi:
"ŞİDDETE İSYANDI, REFLEKSİM DEVLETE KARŞIYDI"
"O da benim dışımda gelişen bir durumdu. Ben genelde kontrollü biri olduğumu düşünüyordum. Ama bazen yapılanlar karşısında kontrolünü kaybedebiliyor insan. Bu konuda konuşmadım. Çünkü tasarlanarak, planlanarak yapılmış bir eylem değildi. İnsanların bir yürüyüş talebi bile devletin çok yoğun şiddeti ile karşılanmıştı o gün.

Benim ki bu şiddete isyandı. Benim refleksim devlete karşıydı. İnsanların devletin kullandığı gazdan baygınlık geçirdiği bir andı. Gezi direnişi ile birlikte Batı'nın bu devlet şiddetini anladığını düşünüyorum.

Devletin şiddeti hep Kürdistan'daydı ve halkın yaşadıklarını Batı çok da iyi anlamıyordu. İnsanların öfkesi, isyanı, devlet kurumlarına karşı duyulan güvensizliğin nedeni anlaşılmıyordu. Gezi'de devlet şiddeti ile hayatlar söndükten sonra anlaşıldı. Tokat meselesi üzerinden konuşmadım, dikkat edersen benim dışımda konuşmalar oldu.

'İyi yaptım ya da kötü oldu' diye bir tartışma da yürütmedim. İki temel tepki ile karşılaştım. Bir kesim, 'Devlete nasıl el kaldırılır' diyerek nefret etti. Bu tepkiye sahip kesimin daha küçük olduğunu düşünüyorum. İkincisi ise devletin şiddetine maruz kalan insanlardaki rahatlama duygusuydu... Çok karşılaştım bu duyguyu dile getirenlerle. Bu nedenle çok ezildiğim zamanlar oldu. 'Tokatı hangi elle attın' diyerek elimi öpmek 
isteyen insanlar oldu."

"YAPTIĞIM EN İYİ ŞEY..."

(...) en iyi yaptığım şey; HDK ve HDP'de ısrar etmek oldu. Bu projenin sahibi Sayın Öcalan. O'nun desteği çok oldu. Ben de başından beri çalışmasında yer alan biriyim. Bugünde barajı aşarak 80 milletvekili ile parlamentoda temsil edilince, 'İyi ki de ısrar etmişim' diyorum. Zorlayıcı bir süreçti benim açımdan da.

Sonuçları açısından çok iyi oldu. Genel olarak yaptığım şeylere 'İyi ki yaptım' diyorum. Bazen senin dışında gelişerek yapmak zorunda kaldığın şeyler oluyor. Parlamentoda, kadın, ekoloji ve emek alanlarında daha çok çalıştım. Bunları da isteyerek yaptım. 'Keşke şöyle olmasaydı' dediğim şeyler var mı... 
Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.