Piramit Haber

“Ekran dışındaki halimi severler mi bilmem”

Türkiye

“Kelime Oyunu” programıyla gönüllerde taht kuran Ali İhsan Varol şimdi de “Kardeş Payı” dizisiyle karşımızda. Gezi Parkı eylemleri ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili tavırlarıyla da kahraman ilan edilen Varol: “Samimi gördüler herhalde, ailelerinden biri gibi… Ama birisini seviyorsanız o sizin gözünüzün güzelliğidir. İçini bilemezsiniz”

Kısa bir süre öncesine kadar hazırlayıp sunduğu “Kelime Oyunu” programında sergilediği tavırla, kendisinin pek anlam veremediği bir şekilde kahraman ilan edildi Ali İhsan Varol. Her ne kadar kendisi kabul etmese de, bütün olan bitene seyirci kalınmasına çok alıştığımızdan belki de, Gezi Parkı eylemlerinin kahramanlarından biri oldu. Son olarak da yolsuzluk operasyonuyla ilgili tavrını “kelimelerine” yansıtınca genci, yaşlısı, Cem Yılmaz’ı herkesin sevdiği, Varol’un yıllardır emek verdiği program yayından bir anda kaldırıldı. Sonra öğrendik ki Varol Star Tv’deki “Kardeş Payı” dizisinde çıkıyor bu kez de karşımıza. Bu vesileyle bir araya gelelim istedik. Sağolsun, bizi Sarıyer’deki evinde ağırladı. O herkesin bayıldığı Ali İhsan Varol’un en az onun kadar bayılacağınız eşi Ayşe Hanım sıcacık çay, tazecik börek ve gülümsemesiyle karşıladı bizi. Varol’un Çerkez dedelerinden ve babasından kalma kılıçlar, silahlar, antika eşyalarla dolu evinde sohbet ettik. Bu kadar sevilmekten mutlu olsa da bu konuda da tevazu gösteriyor ve temkinli yaklaşıyor, “Televizyondan gördükleri adamı seviyorlar, onun dışındakini görseler severler mi o bir soru işareti” diyor. Ben bu soru işaretini ortadan kaldırmak isterim: Evet, seversiniz.
Ekşi Sözlük’te hakkınızda 135 sayfa entry var. Neredeyse hepsi olumlu. Çok sevildiğinizi biliyordum ama bu kadarını tahmin etmezdim. Siz gördünüz mü yazılanları?
Ekşi Sözlük’ü takip ediyorum, ister istemez kendimle ilgili olanları okuyorum.

Çok güzel yorumlar var hakkınızda; “Kızım olsa düşünmeden veririm”, “Evlenmek istiyorum Ali İhsan Varol’la”, “Keşke tanışsak, arkadaş olsak”…
Ne düşündürüyor bunlar size?
Korkutuyor insanı aslında. Çok sertler biliyorsunuz Ekşi Sözlük yazarları. Azıcık bir şey ortaya çıksa bir anda döner diye korkuyor insan. Bir de alıştım güzel şeyler okumaya… Negatif bir şey çıkarsa ne yaparım bilmiyorum. Sınırlıyor mudur bu hareketlerimi… Sınırlamıyordur herhalde.

“Çıktı yine Allah’ın belası top sakallı”
Peki bu kadar çok kişinin böyle düşünmesine sebep olan ne sizce?
Ben bir şey yapmadım ki, bir tek işimi yaptım. Öncesinde de yaptığım buydu aslında ama o zaman kamera önünde değildim. Bu sefer daha görünür oldum. Bir süre sonra da samimi gördüler herhalde, aileden biri gibi. Yan yana gelsek de anlaşırız bu adamla diye düşündüler.
O da bir sıcaklık oluşturdu… Ama birisini seviyorsanız o sizin gözünüzün güzelliğidir. İçeride ne olduğunu bilemezsiniz.

Belki de “Çıkayım ben şimdi, çok sempatik görüneyim de beni sevsinler” diye çabanız olmadığı için bu kadar sevildiniz…
Şöyle bir şey var; televizyona çıkarken şurada sizinle oturduğum gibi oturmuyorum. Misafir ağırlıyormuş gibi
ya da misafirliğe gitmişsiniz gibi oluyor. Biraz oturuşunuza, konuşmanıza dikkat ediyorsunuz. Televizyon da öyle bir şey. Karşınızdaki adama göre hareket ediyorsunuz ve ekrana yansıyan şey de ister istemez kalıba girmiş bir adam oluyor. Onun dışındaki halimi görseler severler mi, o bir soru işareti.

Anneler de çok seviyor sizi, anneanneler de onların torunları da… Cem Yılmaz programınıza gönüllü olarak katılıyor. Bu kadar geniş bir kesime hitap etmeniz nasıl oldu?
Bulmaca çözmeyi çok seviyoruz biz. “Kelime Oyunu” da ayrıntısı olmadan, seyirciden çok fazla bir şey istemeden izlenebilecek, hızlı akışı olan bir oyun. Herkes bir kenarından tutundu. Önce yaşı biraz büyükçe insanlar izlemeye başladı, zorla torunlarına izlettiler. Bu hikayeyi çok duymuşumdur: “Anneannem-babaannem izliyordu, bize de zorla izlettiler. Ben o zaman size çok kızıyordum, Allah’ın belası top sakallı çıktı yine diyordum sonra ben de sevmeye başladım.”

Daha önce oyunculuk yaptınız mı?
Ben 16 senedir televizyon işi yapıyorum. Oyuncu gelmediği zaman onun yerine girmişliğimiz oldu ama oyunculuk yapabilecek bir adam olmadığımı
o deneyimler doğrultusunda net bir şekilde kafamda oturtmuştum.

Şimdi nasıl oldu sizce peki?
Nasıl oldu bilmiyorum, yönetmenimiz Selçuk Hoca (Aydemir) bir şey söylemedi. Etrafa da sordum “Hiçbir şey söylemiyor, bu ne demek?” diye. Diğer oyuncular “Bir şey söylemiyorsa istediğini almıştır” dedi.

Sessizliği iyiye işaret o zaman. Nasıl geldiler size bu teklifle? Ahmet Kural ve Murat Cemcir’le programdan tanışıyorsunuz sanırım?
Evet. Programa geldikleri için çok da mutlu olmuştum. O sırada Selçuk Hoca’yla telefonla konuştuk. Her seferinde çok sıcaktı. Sanki yıllardır tanıyormuşum gibiydi. Çabuk samimi olamıyorum ben insanlarla fakat onunla ilk telefon konuşmamızda yakaladı beni. Benim vaktim olduğunu öğrendiklerinde telefon etti. Ben de size anlattığım şeyi anlattım, “Benden olmaz” dedim. Aynen şöyle söyledi: “Ben yaparım”. Bunun üstüne ne söyleyebilirsiniz ki? Rüşdünü ispatlamış,
şu anda en fazla izlenen filmin, “Düğün Dernek”in yönetmeni. “Hayır yapamazsın” mı diyeceksin!

Denmez tabii.
İşte böyle girdik bir işin içine.
Çok eğlenceli sahiden. Bu işin içinde olmasaydım deli gibi televizyonda seyredecektim. Şimdi nasıl çekildiğini görüyorum; Murat’ı, Ahmet’i oynarken görüyorum, çok güzel.

Dizide kötü adamı oynuyorsunuz…
Evet. Onlardan büyük, sosyokültürel olarak onlardan yukarıda. Kendi ulaşamadığı şeylere ulaşabilecek yetenekte olduklarını bildiği için içeriden ciddi bir sıkıntısı var. O yüzden de kötüleşmiş. İşler böyle yürüyor diye kötü olmuş.

Televizyon izleyicisi sizi bu kadar severken siz nasıl kötü adam olacaksınız?
Hiç bilmiyorum. Bölümler bir yayınlansın bakalım.

Heyecanlı mısınız?
Çok! Bir de ben görüntümü pek sevmiyorum. Programı da içime sıkıntılar basarak izliyordum. Yalnızca o değil. Getireyim şimdi aile fotoğraflarımızı size, çoğunda kaçağımdır. Kamera bana döndüğü zaman irkiliyorum.

“İleride ‘Gezi olayları olurken ben harf veriyordum’ mu deseydim?”
Yakın geçmişe dönüp baktığınızda Gezi ve yolsuzluk olayları sırasındaki tavrınız için iyi ki yapmışım diyor musunuz?
İyi ki yapmışım demiyorum, yapmazsam olmazdı diyorum. Başıma ne gelir diye hesaplamıştım az çok. Taksim’de çalışıyordum. Her gün o hengamenin içinden geçip işe gidiyordum. Göz önünde bir iş yapıyorum bir de… Oralardan geçip, döner kapıdan içeri girip, fondötenimi sürdürüp “3-2-1 çekim” dendiğinde kahkaha atıp programa başlayamazsın. Olacak gibi değildi, kendinden tiksinir insan! Başka türlüsü olmazdı. Yapıverdik. Ortalıkta böyle bir ateş var, hiçbir yerde buna dair bir şey yok! Bunlar mutlaka yazılacak. Şimdiki çocuklar büyüdüğü zaman “Memlekette böyle şeyler olmuş, sen o sırada ne yapıyordun?” dediğinde “Harf veriyordum” mu diyeceğim?

Ben bir insan olarak içimden geleni yaptım, yapmasam olmazdı diyorsunuz ama bu tavrınızla kahraman ilan edildiniz.

Yine de siz büyük bir tevazu içindeydiniz hep.
Çünkü bunu bir kahramanlık olarak addetmemek lazım. Para kaybedebileceğiniz bir risk almak mı kahramanlıktır? Birisi suda boğuluyor, 40 kişi onu çıkarmaya çalışır. 40 kişi değil de bir kişi atlarsa sen kahramansın mı diyeceğiz ona. Kahraman başka bir şeydir, hayatından, sevdiklerinden vazgeçer.
Biz ne yaptık ki kardeşim,
70 tane soru sorduk, cevabı gaz maskesiydi, tomaydı…

“Bazen kontrolümü kaybediyorum”
Doğup büyüdüğünüz evmiş burası. Hep burada mı yaşadınız?
Eskiden yazları gelirdik buraya. Ben İstanbul’a geri döndükten sonra burada yaşamaya başladım. Sonra Eskişehir’de sinema televizyon okuyan kardeşim üst kata yerleşti. Sonra evlendik, derken eve dönüştü burası.

Bahçeyle uğraşır mısınız?
Bir senedir uğraşamıyorum hiç.
Bu bahar çok güzel şeyler yapacağım. Elim şifalıdır, ektiğim tutar. Ama bir tek evlendiğimiz sene yapabildim. O sene domatesi, biberi bahçeden yedik.

Doğayla iç içe olmayı seviyorsunuz sanırım…

Evet. Kamp ve trekking yapıyorum. Maşukiye taraflarına çok giderim. İzmit cennet gibi bir yer; kanyonları var, trekking için çok uygun yerler var. Sevdiklerimi de kampa götürürüm.

Eşiniz de sever mi? Birlikte mi gidersiniz trekkinge?
Hayır, o seramikle uğraşıyor.

Televizyon işindeymiş o da. Aynı işte çalışırken mi tanıştınız?
Evet. Yönetmen Ayşe. Benim metin yazarlığını yaptığım işin yönetmeniydi. Ben askere gidip geldim, evlendik.

Acaba eşiniz katılır mı internette hakkınızda yazılan yorumlara?
Bilmiyorum, kendisine sormak lazım. Ya herkesin içinde alacası, karanlığı vardır. Dediğim gibi televizyondan bir insanı ne kadar tanıyabilirsiniz? İlla benim de sıkıntılı taraflarım vardır

Ne mesela? O televizyonda gördüğümüz çok beyefendi, çok iyi insan çizginizden çıkarsınız eminim. Çünkü insanız hepimiz ve sinirlerimizi bozan şeyler oluyor. Sizin için ne bunlar?

Benim de sevmediğim yönlerim var elbette. Mesela kontrolü kaybediyorum. Bazen kontrolü kaybettiğimin farkında olduğumda bile “Kontrolü kaybettin sen, bir dur artık” dediklerinde durmuyorum. En sevmediğim özelliğim odur. Bazen gereksiz demagogluğum tutuyor, “ben bilirim”ciliğim, “benim dediğim doğrudur”culuğum… Hoş şeyler değil bunlar. Beni sevdiğini söyleyen o arkadaşlar bir tartışmanın içine girdiğimizde “Bırak Allah aşkına!” diyebilirler.

Yorumlar (1)

Abdulkadir 10 Yıl Önce

böyle bir şeyi hak etmiş bence; çünkü bir yayıncı bir sunucu haddini bilip görevinin dışına çıkmamalı bence bir zamanlarda mehmet ali erbilde alevi kardeşlerimizle ilgili olumsuz bir şey yapmıştı millet ona dersini verdi sanırım buda almıştır

Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.