Piramit Haber

Üzerinde hala kan izleri var..

Tarih

1. Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda cephelerdeki yaralıları taşımak için kullanılan ve hala savaşın izlerini üzerlerinde taşıyan 100 yıllık sedyeler günyüzüne çıkarıldı. Atatürk'e takılan serum da var...

Yararıların at, kağnı, kızak ve tekerlek üstünde taşınması için titiz bir mühendislikle tasarlanmış sedyeler, Ortadoğu Teknik Üniversitesinin (ODTÜ) Bilim ve Teknoloji Müzesi'nde ziyarete açıldı.
 
ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'nin Kurucusu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ural Akbulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Çanakkale'den Milli Mücadeleye Sıhhiye Çadırı 1914-1922" adını taşıyan koleksiyonun kısa bir süre önce ziyarete açıldığını söyledi. 
 
Sıhhiye Çadırı'ndaki sedyelerin Birinci Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda cephedeki yaralıları taşımak için kullanıldığını ve hala savaşın izlerini üzerlerinde taşıdığını ifade eden Akbulut, şöyle devam etti: 
 
"Bu sedyeler, 100 yıl önceki tarihi günümüze yansıtıyor. Sedyeler, İkinci Dünya Savaşı yıllarında olası bir savaş hazırlığı için tüm birliklerden toplanmış. Tabii Türkiye savaşa girmediği için depolarda çürümeye başlamış. Bu nedenle pek çoğunun deri ve branda kısımları çürümeye başlamış. Bunlar çok sayıda olduğu için daha sonra Kızılay'da hurdaya çıkarılmış. Müzemize bu koleksiyon, Gülhane Askeri Hastanesi'nin müzesinin küçültülmesi sırasında geldi." 

 
Dönemin mühendisliğini bulmaca gibi çözdük 
 
Akbulut, yer sıkıntısı nedeniyle bir süre depoda beklettikleri sedyeleri altı ay önce restore etmeye başladıklarını anlattı. Sedyelerin yaralıların at, kağnı, kızak ve tekerlek üstünde taşınması için titiz bir mühendislikle tasarlandığını dile getiren Akbulut, çoğu bölümü birbirinden ayrılmış haldeki sedye parçalarını biraraya getirmekte oldukça zorlandıklarını söyledi. 
 
Akbulut, şöyle konuştu: 
 
"Sedyeler, deri, branda ve metalden yapılmış. Parçaların bir kısmının ne işe yaradığını anlayamadık. İlk olarak at üzerinde iki yaralının oturtulabildiği sedye modelini çözdük.
Fakat atın üzerinde tek hastayı yatar halde taşıyan sedyeyi uzun süre birleştiremedik. Bunun için 6-7 ay uğraştık, Sonunda büyük bir tesadüfle parçaları birbirine bağlayabildik. Adeta, dönemin mühendisliğini bulmaca çözer gibi çözdük.


At ya da katır üzerinde hastaların güvenle taşınmasını sağlayan mükemmel bir sistem çıktı ortaya. 
 
At üstündeki sedyeler, hastanın ayaklarını aşağı indirip yukarı kaldırılabileceği, sırtını öne eğip arkaya yaslayabileceği bir sistem. Kötü hava koşulları için minik bir çadırı bile var. Kızaklı sedyeler de yaralıları kar koşullarında dağlardan indirmek için kullanılmış. Sedyelerin Almanya'dan Türkiye'ye getirildiğini düşünüyoruz. " 
 
-Atatürk'e takılan serumların berzerleri de sergide 
 
Prof. Dr. Akbulut, koleksiyonda, 1930'lu yıllardan kalma Almanlar tarafından üretilen serumların da yer aldığını belirterek, "Bunlar da yine Kızılay'ın deposundan ulaştı. Bunların benzerinin Mustafa Kemal Atatürk'ün hastalığı sırasında kullanıldığı eczacılar tarafından ifade ediliyor. Tamamen cam olan bu serumların iki tarafı kesilerek hastaya takılıyor" bilgilerini aktardı. 
 
Sıhhıye Çadırı'nda üç katlı sedye sisteminin sahra hastanesine dönüştürülebileceğini belirten Akbulut, katlanabilir bu malzemenin savaş koşullarında rahatlıkla taşınabilir özellikte olduğunu söyledi. O dönemde su ihtiyacının da yine musluklu özel torbalarda depolandığını dile getiren Akbulut, torbalara kar da dolduralarak suyun elde edilebildiğini anlattı. 
 
-Sedye üzerinde "kan ve ilaç" izleri 
 
Akbulut, sedyelerin tamamının savaşın ve yaralıların izlerini taşıdığını ifade ederek, "Sedyelerin üzerindeki 100 yıllık lekelerin dönemin yaralı askerlerinin kan ve ilaç lekeleri olduğunu düşünüyoruz.

Bu sedyelerin sadece parçalarını birleştirdik, orijinalini bozmadık, küçük restorasyonlar yaptık. Tabii 100 yıllık bu lekeleri görmek insanı çok etkiliyor. Acaba hangi akrabamızın Çanakkale Savaşı'nda bıraktığı izler olabilir? diye düşünüyorsunuz" dedi. 
 
ODTÜ'deki sedyelerin benzerinin başka müzelerde de bulunabileceğine işaret eden Akbulut, "İsviçre'de Kızılay ve Kızılhaç'ın ortak bir müzesine hayran kalmıştım.

Hafızam yanıltmıyorsa bu sedyelerden orada gördüğümü hatırlamıyorum ama belki başka müzelerde olabilir. Umarım Kızılay'ın dağıttığı sırada almış olanlar varsa bunları gördüğü zaman onlar da ellerindekileri onarır ve sergilerler. Gerçekten bunların ender parçalar olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu. 

Sıradaki Haber
Mobil Sayfaya Dön
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.