Depresyon Nedir? Türleri, Belirtileri ve Tedavisi

Dünya genelinde yaygınlığı hızla artan depresyon ciddiye alınması gereken ve pek çok sağlık sorununa neden olan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanıyor.

Sağlık 20.10.2022, 12:45 20.10.2022, 12:47 Emre
Depresyon Nedir? Türleri, Belirtileri ve Tedavisi

Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’nin ruh sağlığına yönelik yaptığı araştırmada kadınların yüzde 12’sinin, erkeklerinse yüzde 6’sının depresyonla mücadele ettiği belirlendi. Yakın zaman önce PLOS Medicine isimli tıp dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre ise, depresyon, sırt ağrısından sonra dünya genelinde en önemli ikinci engellilik yaratan hastalık durumundadır. Depresyonun intihar ve kalp hastalığı artışına neden olduğu pek çok çalışma ile gösterilmiştir. Depresyon ile diyabet ve kalp hastalıkları gelişimi arasında ciddi bir ilişki olduğu ve bu hastalıkların gelişme riskini arttırdığı, ayrıca bu hastalıklardan muzdarip kişilerin hastalıklarının daha da kötüleşmesine neden olduğu bilinmektedir!

Tüm bu araştırmalar depresyonun mutlaka önemli bir hastalık olarak ele alınması ve  tedavi edilmesi gerektiğini göstermektedir. Depresyonun tedavi edilmesi kişinin sosyal hayatla ilişkinisin düzeltirken onun başka hastalıklara yakalanması riskini de azaltmaktadır. Yine kanser gibi bazı hastalıklar geçiren kişilerin artan depresyon riski nedeniyle mutlaka destek alması gerektiği öneriliyor. İşte tüm bu nedenlerden dolayı depresyonun doğru bilinmesi ve depresyon durumunda nasıl bir detavi alınması gerektiği konusu önem taşımaktadır. Bu amaçla hazırladığımız bu kapsamlı depresyon bilgi dosyasının okurlarımıza katkı sağlayacağı umuyoruz.

Depresyon Nedir?
En az 2 hafta süren duygu durum çökmeleri depresyon olarak adlandırılır. Duygusal olarak çöken hasta karamsarlaşmaya ve zihinsel olarak (kendine zarar verme dahil) kötü düşüncelerle meşgul olmaya başlar. Vücudunda ağırlık ve yavaşlama ortaya çıktığı için, davranışları da içe kapanma yönünde değişir. Gün içindeki gelip geçici moral bozulmaları depresyon olarak adlandırılmaz. En dikkat çekici belirtileri mutsuz olma, çökkün duygu durumu, endişe, günlük işlerde ilgi kaybı, uyku düzeninde bozulma, iştah kaybı ya da iştahta artış, enerjide azalma, güvensizlik, değersizlik ve suçluluk duyguları, kararsızlık, dikkat eksikliği ve konsantrasyonda güçlük çekmedir. Düşünce içeriği negatifleşir ve bu duygu daha da olumsuzluğa gider. Karamsarlık, her şeye olumsuz bakma ve intihar düşüncesine kadar gidilebilir.

Depresyon belirtileri:

  1. Hemen hemen her gün ve günün büyük kısmında çökkün, üzüntülü, kederli durumdaysanız,
  2. Her zaman yaptığınız şeylerden eskisi gibi zevk alamıyorsanız,
  3. Çevrenizde olup bitenlere karşı ilginiz azaldıysa,
  4. Hemen her gün yakınlarınızın da fark ettiği şekilde konuşma, düşünce ve davranışınızda yavaşlamadan yakınıyorsanız,
  5. Karar vermekte, etkinliklere başlamakta ve sürdürmekte zorluk çekiyorsanız,
  6. İştahınızda azalma veya artma varsa ve istemediğiniz halde kilo alıyor veya veriyorsanız,
  7. Hemen hemen her gün uykuya dalmakta veya sürdürmekte güçlük çekiyor ya da sabahları istemediğiniz halde erken uyanıyorsanız,
  8. Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik ve enerji kaybınız olduğunu hissediyorsanız,
  9. Bedeninizde nedeni bulunamayan ağrılar, nefes darlığı, baş dönmesi, mide bulantıları, gaz hissi, ishal-kabızlık dönemleri gibi yakınmalarınız varsa,
  10. Cinsel isteğiniz azalmışsa,
  11. Düşüncelerinizi belli bir konuya yoğunlaştırmakta güçlük çekiyorsanız,
  12. Zihninizin karmakarışık olduğunu hissediyorsanız,
  13. Değersizlik, kendini beğenmeme veya suçluluk duyguları yaşıyorsanız,
  14. Yineleyen biçimde “ölsem de kurtulsam” diye düşünüyorsanız,
  15. Aklınıza intihar düşünceleri takılıyor veya intihar planları yapıyorsanız.

Depresyonda olduğumuzu nasıl anlarız?
Kişide gün boyu süren bir depresif duygu duruma ek olarak, ilgi ve istek kaybı, zevk alamama, kilo kaybı ya da artışı, uykusuzluk ya da uyku artışı, hareketlerde yavaşlama, yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybı, huzursuzluk, değersizlik ve suçluluk duyguları, odaklanma zorluğu, kararsızlık, kendine zarar verme düşünceleri varsa kişi depresyonda olabilir. Depresyon denebilmesi için, bu belirtilerin 2 haftadan daha uzun sürmesi gerekir.

Depresyonun Türleri:

  • Maskeli Depresyon: Tipik depresyon belirtilerinin, sanki maskelenmiş gibi görüldüğü depresyon türüdür. Vücudun değişik yerlerinde ağrı, sızı, uyuşmalar, iştah artışı veya azalması, alkol veya madde kullanımı görülebilir.
  • Atipik Depresyon: Depresif duygu durum görülmesine rağmen, depresyon tanısı koymada kullanılan tipik belirtilerin görülmediği depresyon türüdür.
  • Postpartum (Doğum sonrası görülen) Depresyon: Doğumdan sonraki 4 hafta içinde annede ortaya çıkan, duygu durumda çökme, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, moral bozukluğu, ilgi ve istek kaybı, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, uyku ve iştah bozukluğu, umutsuzluk, değersizlik düşüncesi, kendine zarar verme şeklinde olumsuz düşüncelerin olduğu depresyon türüdür.
  • Distimik Bozukluk: En az iki yıl boyunca, hemen her gün ağır olmayan düzeyde depresyon belirtileri vardır.
  • Organik Kökenli Depresyon: Bu depresyon türü, fiziksel bir hastalığa bağlı ortaya çıkar. Kanser, hormonal bozukluklar (özellikle hipotiroidi), fiziksel travmalar, tekrarlayan ya da ağır ameliyatlar, enfeksiyonlar örnek olarak verilebilir.
  • Psikotik Belirtili Depresyon: Depresyon belirtilerine kimi zaman halüsinasyon (varsanı) ve hezeyan (sanrı) eklenmesidir. Halüsinasyonlar, beş duyu organımızla ilişkilidir. Yani görme, işitme, tat, dokunma, koku şeklinde halüsinasyonlar görülebilir. En sık görülenler işitme ve görme halüsinasyonlarıdır. Hezeyanlar ise, düşüncelerde meydana gelen bozulmalardır. Bu bozulmalar çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Başlıca değersizlik, günahkarlık, cezalandırılma yönünde olan hezeyanlar zarar görme, aşırı alınganlık ve anlam çıkarma, bedensel hastalık olduğuna dair kuvvetli inanç şeklinde de görülebilir.
  • Mevsimsel Depresyon: En az iki yıl üst üste olmak kaydıyla, yılın belli dönemlerinde ortaya çıkan, sebep olarak herhangi bir yaşam olayının gösterilemediği duygu durum çökmelerine mevsimsel depresyon denir. Gün ışığının azalmaya başladığı sonbahar ve kış ayları mevsimsel depresyon açısından yüksek risk taşıyan dönemlerdir. Ancak, ilkbahar ve yaz aylarında da görülebilir. Soygeçmişte Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Bozukluk), depresyon gibi hastalıkların olması, kadın cinsiyet, zor yaşam koşulları, ağır fiziksel hastalıklar, gün ışığından az yararlanan bölgeler (kutuplara yakın olan bölgeler gibi) mevsimsel depresyon açısından riski artırır.

Depresyonun başlıca nedenleri
Beyindeki kimyasal dengenin bozulması bu hastalığın oluşmasında önemli yer tutar. Beyinde bulunan seratonin ve noradrenalin adını verilen kimyasal maddelerin sinir hücreleri arasındaki sinaps ismi verilen boşluktaki miktarları azalır. Bu azalma, depresif bulguların ortaya çıkmasına neden olur. Kimi zaman kendiliğinden olan bu azalma, kimi zaman da bazı zorlayıcı yaşam olaylarından sonra gerçekleşir. Geçmişte yaşanan travmalar, kayıplar, üzüntü ve zorlanmalar, hala devam eden sorunlar, yeni ortaya çıkmış zorlayıcı yaşam olayları, düşük eğitim düzeyi, yoksulluk da depresyona neden olabilir. Ailesinde depresyon olan kişi depresyon açısından risk altındadır, yani kalıtsallık bu hastalığın önemli nedenlerindendir.

Kadın cinsiyeti erkeklere göre daha fazla depresyona girme riski taşır. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte hormonal, kadının günlük yaşamdaki yükünün fazla oluşu, sorumluluğunun artması, erkeklere göre psikiyatriye daha kolay başvurmaları (tanı konulan vaka sayısının çok oluşu), erkeklerin depresyonlarında görülen alkol ve madde kullanımının depresyon tanısını koymayı geciktirmesi olabilir.

Hormonal bozuklukların içinde özellikle hipotiroidi (tiroid bezinin yavaş çalışması) önemli bir depresyon nedenidir. Tiroid hastalığı düzelen vakalarda depresyon da düzelebilir. Bazı vakalarda depresyon ilerler ve ağırlaşır. Bu durumda, tek başına hipotiroidi tedavisi yeterli olmaz.

Yas yaşayan bazı kişiler yas sürecinin beklenenden daha uzun sürmesi sonucunda depresyona girebilirler. Ağır düzeydeki kaygı bozukluklarında da bireysel ve sosyal yaşam bozulacağı için depresyon ortaya çıkabilir. Sosyal fobide depresyon görülme sıklığı %40’tır. Bu oran eş hastalanmanın (sosyal fobiye bağlı depresyon ortaya çıkması gibi) önemini vurgulaması açısından çarpıcıdır.

Nedenlerine göre depresyonlar ve bu konuda kapsamlı bilgi:

Mevsime bağlı depresyon nedir?
Mevsimsel depresyonu, herkes geçici ya da hafif olarak birkaç gün süreyle yaşayabilir. Kişi kendisini isteksiz, durgun, enerjisi az, bedensel olarak yorgun ve hayattan keyif almayan biri olarak tarif etmeye başlar. Konuşması, hareketleri ve düşüncelerinin içeriğinde de yavaşlama gözlemlenir. Konsantrasyon ve zihnin canlılığı azalır, karar verme yetisi kısıtlanır. Ayrıca iştah ve kiloda değişiklikler olabilir. Uyku azalır ya da artar. Depresyondaki bir kişi için karamsarlık hali belirgin bir özellik olur ve bu karamsarlık her şeye olumsuz bakma; hatta intihar düşüncesine kadar gidebilir. Ancak asıl mevsim depresyonu iki hafta kadar sürer. İki haftayı geçtiği halde kişinin depresif hali devam ediyorsa; işinde, ailesinde ve sosyal ortamında işlevselliğini kazanamadıysa ya da bedensel yakınmaları devam ediyorsa mutlaka bir uzmana başvurmalı.

“Güneş ışınları beyinde seratoninin (mutluluk hormonu) artmasına sebep olur. Sonbahar depresyonu daha çok kadınlarda görülmekle birlikte daha önce depresyon tanısı almış kişilerin de bu mevsimde yineleme ihtimali yüksektir. Hamilelik sürecinde bulunanlar da hormonsal değişikliklerle birlikte bu süreçten daha fazla etkilenebiliyor” diyerek mevsimsel depresyonun belirtilerini aktarıyor: “Bu dönemde kişi yorgunluk, bitkinlik, isteksizlik, çabuk sinirlenme, karamsarlık, libidoda azalma, konsantrasyon eksikliği, uykusuzluk, yorgun ve bitkin uyanma gibi şikayetler yaşayabiliyor. Bu tip sıkıntıların yaklaşık olarak 2 hafta sürmesi normal sayılabilecekken, 2 haftadan daha uzun süre devam etmesi halinde bir uzmandan destek almak gerekir. Tedavi edilmeyen depresyonda bu belirtiler çok uzun süre devam edebilir, mesleki ya da akademik başarıyı düşürebilir, ikili ilişkilerde sorunlara, cinsel bozukluklara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımına ve hatta kişinin kendisine fiziksel zarar vermesine yol açabilir”.

Mevsimsel Depresyonu Atlatmak İçin:

  • Öncelikle bunun utanılacak ve zayıflık duyacağınız bir durum olmadığını, herkesin zaman zaman böyle bir süreci yaşabileceğini kabul edin.
  • İyi hissettiren her türlü etkinliğe katılın
  • Geri dönüşü güç olan kararlar vermeyin.
  • Yalnız kalmamaya özen gösterin, sevdiğiniz kişilerle sürekli iletişim halinde olun.
  • İlgi alanlarınızı artırın.
  • Olumsuz düşüncelerinizin farkına varmaya ve o yapıyı değiştirmeye çalışın.
  • Duygularınızı yakınlarınızla paylaşın.
  • Sporla uğraşın ve uykunuzu düzene sokun.
  • Hayatınızda olumlu değişiklikler yaptığınız halde ruh halinizde herhangi bir iyileşme görmüyorsanız mutlaka bir uzmandan destek alın.

1) Odanıza gün doğsun!
Sonbahar depresyonunun belirtilerinden biri sabahları uyanmada yaşanan zorluktur. Kişi yeterinde uyumuş olsa bile yataktan kalkmak istemez. Yatak odasında zaman ayarlı aydınlatma sistemi kurmak ve alarmınız çalmadan yarım saat önce suni de olsa yatağınızda gün doğumunu hissetmek uyanmayı kolaylaştırır.

2) Hayatınıza ışık sokun!
Hava serin ve karanlık diye güneş ışığından vazgeçmeyin! Özellikle gündüzleri bulutlu bile olsa dışarı çıkın ve güneş ışığını görün. Güneş ışığı doğal olarak beynin duygusal merkezini uyarır ve insanın iyi hissetmesini sağlar. Erken kalkın, perdeleri açın, dışarı çıkın.

3) Hareket sizi kurtarır!
Soğuk hava terlememek için özür değildir. Spor merkezinde, evde veya hatta tercihen dışarıda kalbiniz 140’ın üzerinde çarpsın! Sadece kiloyu korumak ve sağlıklı kalmak için değil, günlük hayatın stresinden uzaklaşmak için de spora vakit ayırın. İyi bir egzersizin etkisi saatlerce sürer. Gün içinde daha fazla enerjiniz olur, metabolizmanız hızlanır, iyi hissettiren hormonlar salgılanır. Düzenli egzersiz kış uykusuna çekilmeye meyilli bedene yaşadığını hissettirir.

4) Şekere dikkat!
Mutluluk, zindelik ve canlılık hissi veren seretonin hormonunun seviyesi düştüğünde, karbonhidratlara ve şekerli gıdaları tüketme isteği artar. Kışın özellikle de tatlı yeme eğilimi artar. Şekerli ve beyaz unlu gıdalara bağımlılık fizyolojik bir gerçektir. Bunlar bedende uyuşturucular gibi biyokimyasal sistemleri etkiler. Ne yediğiniz nasıl hissettiğinizi ciddi ölçüde etkiler.

5) Sosyal hayatı unutmayın!
Arkadaşların, ailenin, iş arkadaşlarının, komşuları önemini azımsamayın. Her şeyi boş vermek istediğinizde kim size el uzatır? Sizi destekleyecek insanları aklınızda tutun, ihtiyaç duyduğunuzda size cesaretlendirmelerine izin verin. Bazen bir telefon, kahve sohbeti veya e-mail size canlandırır.

6) Kışa heyecan katın!
Bir şeyi yaşamayı beklemek insanı motive eder. Sonbahar ve kış, havaların ısınmasını beklemek için çok uzundur. Size heyecan verecek bir hafta sonu gezisi, gece planı veya spor planları kışınıza renk katacaktır. Kayak, kızak, kar yürüyüşü, buz pateni gibi faaliyetleri heyecanla bekleyebilirsiniz.

7) Gevşeyin!
Meşgulsünüz. İş, ders, aile, arkadaşlar, randevular, buluşmalar meşgul olmaktan hoşlansanız dahi herkesin sakin kalmaya ihtiyacı vardır. Bazı sorumluluklara veya davetlere ‘Hayır’ demekten kaçınmayın ve birkaç dakika hiçbir şey yapmadan geçirin. Bu zamanda dikkatinizi içe döndürüp ruhsal olarak sakinleşmeye, bedensel olarak gevşemeye ayırın. Kendinize yardımcı olacak gevşeme egzersizlerini gündeme alın.

8) Uyku: Ne fazla ne de az olmalı!
İnsanlar soğuk havalarda doğal olarak daha uzun uyur. Bu fizyolojik bir ihtiyaçtır ve buna saygı göstermek gerekir. Zamanı iyi kullanarak ve disiplinli olarak, geceleri 7-8 saat uyumayı hedefleyin. Yatma ve kalkma saatini belli bir düzene oturtmak, hayata ritmini verir ve enerji seviyesini arttırır. İhtiyacınız olan düzeni bulun. Özellikle de hafta sonları çok fazla uyumamaya özen gösterin, bu insanı daha yorgun düşürebilir.

9) Mevsimi kabul edin!
Mevsimlerin değişimi doğal bir akıştır. Bu değişimi yargılamak yerine izlemek ve detaylarını görmek insanın daha olumlu bir ruh hali içinde kalmasını sağlar. Sonbahar, kış, kendine özgü deneyimleri beraberinde getirir. Değişen doğasından, artan tiyatro sayısına, sebzelerinden televizyondaki programlara keyif aldığınız şeyleri fark edin. Kot giymek ve salep içmek ağustosta pek yapmadığımız şeylerdir.

10) Profesyonel destek alın!
Sıralanan belirtilerden üç ya da daha fazla sizin için 2 haftayı aşkın bir süredir geçerli ise profesyonel destek almaktan çekinmeyin: İsteksizlik-mutsuzluk, değersizlik–suçluluk hisleri, uyku bozukluğu–aşırı uyku hali, enerji azalması–yorgunluk, iştah değişikliği, sinirlilik, endişe-kaygı, konsantrasyon bozuklukları...

Psikotik belirtili depresyon nedir?
Psikotik özellikli depresyon, depresyonun bir türüdür ve daha ağır seyreder. Depresif tabloya psikotik özellikler de eşlik eder. Bu psikotik belirtiler sanrı (hezeyan) ve varsanı (halusinasyon) olarak ikiye ayrılır. Sıklıkla depresif tema ile uyumludur. Yani suçluluk, yetersizlik, günahkarlık, cezalandırılmaya layık olma, kabahatleri yüzünden kendinin veya başkalarının başına felaketlerin geleceği, çürüyüp yok olmakta olduğu hezeyanları olabilir. Psikotik belirtili depresyon ciddi bir durumdur. Depresyonun ağır bir formudur. Bazı hastalar ayaktan tedavi edilebilirken bazı hastaların yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir. İlaç tedavisine ek olarak elektrokonvülsif tedavi (EKT), transkranyal manyetik uyarım (TMU) gibi tedavi yöntemleri kullanılabilir. İntihar düşünceleri ya da başkasına zarar verme düşünceleri ortaya çıkabilir. Hastanın en kısa sürede tedavi altına alınması gerekir.

Postpartum (doğum sonrası) depresyon nedir?
Doğumdan sonraki 4 hafta içinde annede ortaya çıkan duygu durumda çökme, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, moral bozukluğu, ilgi ve istek kaybı, unutkanlık, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, uyku ve iştah bozukluğu, umutsuzluk, değersizlik düşüncesi, kendine zarar verme şeklinde olumsuz düşüncelerin olduğu depresyon türüdür.

İleri yaş depresyonu nedir?
Psikoloji bilimi insan ömrünü, bebeklik, çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılık olarak dönemler halinde inceler. Her dönem, kendi içinde baş edilmesi gereken sorunlar ve aşılması gereken engeller barındırır. Yaşlılık dönemi, insan yaşamının teorik olarak son evresi olması bakımından belki de en zor dönemdir.

Hemen her durumda olduğu gibi “madalyonun iki yüzü var“ sözü yaşlılık dönemi için de geçerli. Bir yandan bakıldığında; hayatın getirdikleri ve götürdükleriyle hesaplaşılmış bir dönem olması, biriktirilen tecrübeler, artık kişiyi bir ‘bilirkişi’ mertebesine yükseltiyor. Hayata daha olgun yaklaşabilme şansı veriyor yaşlanmak. Artık eskisi gibi ağır sorumlulukların yaşanmadığı, bir sonraki nesle devredildiği bir dönem.  Yaşamış, biriktirmiş ve çözmüş  olmanın rahatlığı ile sahneden çekilme ve yeni oyuncuları izleme vakti.

“İleri Yaş Depresyonu” madalyonun diğer yüzü. Üretkenlik dönemini tamamlamış olmak, eskisi gibi çözümler üretememeye başlamak, bu nedenlerle karar mekanizmasının dışında kalmak ya da tutulmak, evden ayrılan çocuklar, arkadaş kayıpları, yaşa bağlı sağlık sorunları, en önemlisi eş kaybı yaşlılık dönemini insan ömrünün  yaşanılması en zor dönemlerinden biri yapıyor.

Tıbbın sağladığı olanaklarla uzayan insan ömrü, genç bir nüfusa sahip olduğu bilinen ülkemizde de yaşlı nüfusun hızla artmakta olduğu gerçeği ile yüzleşmemiz gerektiğini gösteriyor. Hemen hepimizin ailesinde 70 yaş üstü bir büyüğümüz var. İleri yaş depresyonu sadece ruhsal bir hastalık olarak kalmayıp, şeker, yüksek tansiyon ve birçok nörolojik rahatsızlıkların  daha ağır yaşanmasına neden olduğundan tüm aileyi etkileyip, aile içi huzuru tehdit eder bir hale de gelebiliyor.

Depresyon her yaştan kişinin yaşayabildiği tedavisi olan bir hastalık. Ancak yaşlılık döneminde özellikle üstünde durulması gerekir. Çünkü depresyonun başlıca belirtileri olan halsizlik, isteksizlik, uyku sorunları, sosyal ortamlardan çekilme gibi belirtiler yaşlılığın doğal yansımaları olarak kabul edilip kolayca gözardı edilebiliyor. Oysa ileri yaşlarda da yaşının getirdiği tüm avantajları yaşayan, mutlu, hevesli, sosyal ortamlara uyum ve  katkı sağlayan biri olarak yaşlanmak mümkün.

İleri Yaş Depresyonunun Belirtileri:

  • İki ila üç haftayı geçen derin keder hali,
  • Hevessiz ve isteksiz olma,
  • Sık ağlama, alınganlık,
  • Yerinde duramama, huzursuzluk,
  • Kilo ve uyku düzeninde azalma veya artış , (dikkat çekici düzeyde)
  • Kendi bedenine aşırı duyarlı olma, doktorlarca sebebi bulunamayan ağrı, sızı, uyuşma gibi fiziksel yakınmalar,
  • Öz bakımda aksamalar, dış görünüşe özen göstermeme,
  • Sosyal ortamlardan kaçınma, içe kapanma

Ayrıca; Beyindeki biyolojik değişiklikler, Beyin hücrelerinin kaybı, Beyni besleyen küçük damarların tıkanması da bazı psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Yaşlı kişiyle birlikte yaşayanların da konuyla ilgili farkındalık kazanması çok önemli. Davranışlarındaki değişimin sebeplerini öğrenip anlayışlı ve sabırlı davranılması gerekir. Kederli ve isteksiz, halsiz olmak yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak değerlendirmemelidir.

Ailenizde ileri yaşta bir kişi varsa ve 15 günü aşan bir süre yukarıdaki depresyon belirtilerini gözlemliyorsanız vakit kaybetmeden bir uzmanla bağlantıya geçmelisiniz. Uzmanın öngördüğü sıklık ve sürede psikoterapilerin devamını sağlamalı ve ilaç kullanımı takip etmelisiniz.

Bu tür bir yardım almak tedavisi mümkün ve kolay olan depresyonun en başından halledilmesi için en doğru yaklaşım olacaktır.

Bahar depresyonu nedir? Bahar mevsimi nasıl bir etki yapıyor?
Bahar depresyonu, baharda başlayan ve her sene aynı zamanlarda görülen bir depresif duygu durumudur.  Bu duruma bahar depresyonu denilmesinin sebebi hep aynı mevsimde tekrar etmesidir. Bahar mevsimi insanların zihninde hep olumlu olaylarla eşleşmiştir. Fakat bahar depresyonu yaşayan kişi yaşadığı olaylar olumlu olsa dahi kendini depresif hissedebilir.

Bahar depresyonunun belirtileri nelerdir?
Kaygılı ve endişeli olmak, uyku bozuklukları, asabilik, telaşlı olmak, kilo kaybı, iştah kapanması veya açılması ve artan cinsel istek bahar semptomlarının arasında sayılabilir. Bu semptomlara önceden zevk alınan aktivitelerden zevk almama ve işlevsellikte düşüş de eklenebilir. Bahar depresyonu yaşayan kişi, okula ya da işe gitmekte sıkıntı yaşayabilir.

Bahar depresyonu ciddiye alınmalı mı? Kişi ne zaman uzmana başvurmalı?
Kaygılı ve endişeli olma durumu, uyku bozuklukları, asabilik, telaşlı olma gibi semptomlar iki haftadan fazla sürdüğü takdirde, bir uzmanla görüşmek, bu sıkıntıları yaşayan kişi için koruyucu olacaktır. Çünkü araştırmalar bize depresyonun tedavi edilmediği takdirde tekrarlama şansının arttığını göstermektedir. Bununla beraber, yaşadığınız sıkıntıların başka bir psikiyatrik hastalığın habercisi olup olmadığını öğrenmek de önemlidir. Özellikle ailede psikiyatrik rahatsızlığı olan başka akrabalar varsa daha dikkatli olunmalıdır.

Ciddiye alınmalı mı?
Kesinlikle. Çünkü yaşanan bahar depresyonu, psikolojik bir sebepten kaynaklanabileceği gibi, tiroid hormonları düzensizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Sebepler arasında bir ayırıcı tanı yapmak için de işinin ehli bir uzmandan yardım almak önemlidir.

Bahar yorgunluğunu yenmek için öneriler:

  • Günün uzamamasından ve güneşin daha erken doğmasından faydalanıp erken kalkın. Uyku hijyeninizi korumaya, yani her gün aynı saatlerde yatıp kalkmaya özen gösterin.
  • Güne taze besinlerle başladığınız bir kahvaltı şekeri dengelediği için ani ruh hali değişimlerini engelleyecektir.
  • Daha aktif olun. Günde 30-4- dakika egzersize ayırın. Bunu yapamadığınız zamanlarda, otobüse 2 durak sonra binip, 2 durak erken inmek, bakkala markete giderken arabaya binmek yerine yürümeyi tercih etmek gibi küçük günlük aktivitelerden faydalanın.
  • Paketli gıdalar yerine taze sebze, meyve tüketimine özen gösterin.
  • Bahar mevsimi hep olumlu yaşam olayları ile eşleştirilir. Fakat bahar ayları da hayatımızın diğer ayları gibi hem olumlu hem olumsuz olayları beraber yaşayacağımız bir ay olacaktır. Bir olumsuzluk ile karşılaştığınızda “baharda herkes mutluyken bile bana böyle oldu” demek yerine, “hayatımda bir sürü olumlu ve olumsuz olay oldu, hepsi gibi bu da geçecek” düşüncesi, size olaylar karşısında kontrolde olma hissi sağlar ve daha iyi hissetmenize yardımcı olur.

Depresyonunuzun sebebi kalbinizdeki ritim bozukluğu da olabilir
Kalbin normalden hızlı ya da yavaş çalışması olan ritim bozukluğu; tedavi edilmezse kişide panik atak, ölüm korkusu, depresyon gibi problemlerin yanı sıra ani ölümlere de yol açabiliyor. Her yaşta görülebilen kalp ritim bozukluğu, hayatınız için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Ölümle sonuçlanabilen bu hastalıkta erken müdahale büyük önem taşıyor. Ritim bozukluklarının teşhisinde son dönemde yaygın olarak elektrofizyolojik çalışma (EPS) ve ablasyon tedavisi uygulanıyor. Hastalara kalıcı rahatlık sağlayan ve hastayı ilaç tedavisinden kurtaran bu yöntem, ritim bozukluğunun kaynağı konusunda bilgi vermenin yanı sıra hayati risk seviyenizi de ortaya koyuyor.

Kişi yaşadığı çarpıntı nedeniyle bir uzmana başvurduğunda çarpıntısız dönemde yapılan EKO, EKG, ritim holteri gibi tetkiklerde herhangi bir problem saptanmayabiliyor. Bu nedenle tedavi edilmeyen çarpıntı bir süre sonra kişide panik atak, ölüm korkusu, depresyon gibi problemler yaratarak hayat kalitenizi ve iş gücünüzü olumsuz etkileyebiliyor. Belirtileri arasında ise ani başlayan çarpıntı, düzensiz atışlar, birden başlayan ve sonlanan ataklar, teklemeler ve baş dönmeleri yer alıyor. Kalbin elektro fizyolojisindeki anormallikler kalpte ritim bozukluklarına neden oluyor. Bu ritim bozuklukları; hızlı ya da yavaş kalp atışlarına, bayılmalara, ani ölümlere sebebiyet verebiliyor. Ailenizde veya yakın akrabalarınızda ani ölüm vakaları, uykusunda ölenler, bayılma atakları yaşayanlar varsa siz de ritim bozukluğu riskinizi mutlaka öğrenmelisiniz.

Ritim bozukluğunun çeşitli tedavi yöntemleri bulunuyor. Teşhisinde ise son dönemde yaygın olarak elektro fizyolojik çalışma (EPS) yöntemi uygulanıyor. Elektro fizyoloji çalışmaları elektrod kateterleri kullanarak ritim bozukluğunun kaynağını ve doğasını göstermek amacıyla yapılıyor. Ayrıca hayati risk seviyesini de ortaya koyabiliyor. Elektro fizyolojik çalışmada kalbin elektriki haritalaması yapılıyor. Ayrıca kalbe pil, şok pili (İCD) takılması gerekliliği ortaya konarak ani ölüm riski kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Kişilerde ritim bozukluğunun nedenleri teşhis edildikten sonra radyofrekans ablasyon adı verilen bir yöntemle tedavi edilebiliyor. Başarı oranı yüksek olan bu yöntemde radyofrekans dalgaları ile kalpte çarpıntıya neden olan ve normalde olmaması gereken odak ve ileti yolları yakılarak sonlandırılıyor.

Depresyon kimlerde görülür, kimler risk altındadır?
Depresyon kadınların %20’sinde, erkeklerin %10’unda, ergenlerin ise %5’inde görülür. Özelllikle son dönemlerde yaygın bir hastalık olarak göze çarpan depresyon hastalığı ile ilgili yapılan araştırmalar, insanların yaklaşık %15’inin hayatlarının bir döneminde major depresyon geçirdiğini ortaya koymaktadır. Kadınların depresyon sıklığı erkeklerden iki kat daha fazladır. Genelde görülme yaşı 20 ile 50 arası olsa da, yaşlılarda bu hastalığın sıklığı artmaktadır. Boşanmış, ayrılmış kişiler, sosyoekonomik düzeyin düşük olması ve işsizlik, sosyal ve çevresel desteğin az oluşu, uzun süren zorlayıcı yaşam tarzı da depresyon riskini artırır.

Depresyon Tedavisi
Seratonin ve noradrenalin isimli kimyasal maddelerin miktarlarını düzenleyen antidepresanlar, bu hastalığın tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bazı vakalarda anksiyolitik (kaygı gidericiler), antipsikotik (psikotik belirtiye yönelik ya da tedavi güçlendirici olarak kullanılanlar), tiroid hormonu, lityum kullanılabilir. Kimi ağır vakalar yatarak tedavi edilir. Bunun dışında psikoterapi (özellikle bilişsel davranışçı psikoterapi) depresyon tedavisinde önemli yer tutar. Ancak bu terapi yöntemi tek seçenek değildir ve uygun olan vakalarda diğer terapi yöntemleri de tercih edilebilir. Kişinin keyif aldığı ve işlevselliğinin arttığı uğraşılar da tedavide yarar sağlar.

Depresyon riski nasıl azaltılabilir?
Kişinin kendini işlevsel hissettiği bir yaşam tarzı seçmesi gerekir. Yaşamlarında zorluklar olan kişilerin zorluklarla baş etmek için yakınlarından destek alması, bu konuda yeterli desteği yoksa uzman yardımı alması yararlı olur. Kişinin iş yaşamı kadar dinlendiği, mola verdiği tatil süreçlerine de dikkat etmesi, kendine zaman ayırması depresyon riskini azaltır. Tekrarlayan depresyonu olanlarda ilaç tedavisinin düzenli yapılması da depresyonu önlemede önem taşır.

Kişinin yaşamı (geçmişi, bugünü, geleceği) yorumlayış biçimi de depresyona neden olabilir. Bu nedenle, bilişsel davranışçı terapi başta olmak üzere terapilerin kişinin düşünce dünyasını ele almada ve gereken değişme ya da esnemelerin yapılmasında önemli rolleri vardır.

Depresyon tedavisinde hasta yakınlarına düşen görevler
Depresyon tedavisinde destekleyici faktörler büyük önem taşır. Hasta yakınları tedavide ya da hastalığın nüksetmemesinde kilit rol oynayabilir. Hasta yakınları, belirtilerin ortaya çıkmaya başladığı ilk dönemde hastalığın ilerleyici olabileceği konusunda dikkatli olmalıdır. Hastanın psikiyatrik bir hastalığı kendine yakıştırmayıp, reddedici tutum içine girmesi sık rastlanan bir sorundur ve bu düşünce hastanın başına gelecekleri değiştirmez. Alternatif tedavi yolları (bitkisel, muska vb.) aramak yerine ilk aşamada psikiyatri uzmanından yardım alınmalıdır. Tüm organların kimyasının bozulup hastalanabileceği gibi, beynin de bir organ olduğu ve hastalanabileceği unutulmamalıdır.

Diyabet (şeker hastalığı) olan ve bu yüzden aşırı yemek yiyen birine insülin takviyesi, diyet, diğer kan şekeri düşürücü yöntemleri uygulamak yerine az yemesi konusunda sohbet edilmesi ne kadar mantıklıysa, depresyonun iman zayıflığı sonucu ortaya çıktığı düşüncesi de o kadar mantıklıdır. Hasta yakınları bu önerilerle destek almak istemeyen hastayı cesaretlendirip, kendi kendine yapıştırdığı etiketlerden kurtulması için yardımcı olmalı, psikiyatrik tedavinin önemli bir ayağı olduklarını bilmelidir. Depresyon tedavisinde hasta, hasta yakını ve doktor birlikte hareket ettiğinde tedavinin başarı oranı yükselecektir.

Depresyonun neden olduğu sorunların başında unutkanlık geliyor
Unutkanlık nedeniyle yaşam kalitesi bozulmaya başladıysa, mutlaka dikkat edilmesi gerekiyor. Bu durum, her rahatsızlık için ayrı değerlendiriliyor. Unutkanlık sorunları standart gibi görünse de demans için farklı, depresyon için daha farklı olabiliyor. Unutkanlığın hastalık seviyesinde olup olmadığı nasıl anlaşılır, tedavileri nelerdir? Emsey Hospital’dan Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.

Unutkanlığın genel sebepleri
Unutkanlığın genel sebepleri içinde en sık rastlananı psödodemans (depresyona bağlı demans)tır. Yalancı bunama olarak da bilinen bu durum, en sık depresyonda görülür. İnsanlar genelde sık unuttukları zaman “Acaba bende demans mı başladı?” diye düşünür. Oysa ilk değerlendirilmesi gereken durum, kişinin hayatında o günlerde bir zorlanma olup olmadığı ya da depresif bir durum yaşayıp yaşamadığıdır. Çünkü depresyona bağlı olarak kişinin bazı fonksiyonları bozulur. Hastalık sadece unutkanlık olarak değil; halsizlik, dikkat dağınıklığı, moral bozukluğu, uyku düzensizliği, keyifsizlik, iştah artışı ya da azalması, umutsuzluk olarak da kendini gösterir.

Bir diğer sebep, herkes tarafından bilinen demans, yani bunama rahatsızlığıdır. Bunama rahatsızlığı çoğu zaman Alzheimer olarak düşünülür. Aslında kendi içinde çok fazla başlığı vardır. Bunların mutlaka bir profesyonel tarafından değerlendirilerek ne olduğunun belirlenmesi gerekir. Bir başka unutkanlık sebebi ise, B12 vitamini eksikliğidir. B12 vitamini eksikliği, toplumda en sık bilinen en popüler unutkanlık sebeplerinden biridir. Bunun dışında şizofreni, bipolar bozukluk gibi diğer psikiyatrik hastalıklarda da unutkanlık görülebilir. Bunun sebebi şizofrenide bilişsel süreçlerin bozulması, bipolar bozuklukta ise duygu durumdaki çökmelerdir.

Unutkanlığın sebeplerinden bir tanesi olup da, en çok gözden kaçan zeka geriliğidir. Zeka geriliğini çok uç vaka olarak düşünülmemelidir. Zeka ortalamasının biraz altında olan kişilerin, bir konuyu hafızasında tutma olasılığı diğerlerine göre daha zordur. Ama hiç kimse kendisine ya da sevdiklerine demansı, şizofreniyi, bipoları, depresyonu ya da zeka geriliğini yakıştırmaz.

Unutkanlığın sebepleri fiziksel de olabilir
Unutkanlığın fiziksel sebepleri de olabilir. Örneğin bir beyin tümörü, beyinle alakalı bir başka rahatsızlık, metabolizmayı bozan hastalıklar ve ağır diyete ek olarak kanser de unutkanlığa sebep olabilir. Ama en sık rastlanan hastalıkların başında hipotiroidi gelir. Aslında hipotiroidi sadece kendi başına bunu yapmaz. Metabolizmadaki yavaşlamaya ek olarak oluşturduğu depresyon nedeniyle de bu tabloya sebep olabilir. Bunlar, vücut fonksiyonlarındaki çökmeyle alakalı unutkanlık nedenleridir.

Unutkanlığın tedavisinde doğru teşhis önem taşıyor
Unutkanlığın bir hastalığa bağlı olup olmadığını belirlemek gerekir. Eğer bir hastalığa bağlıysa, buna uygun bir protokol izlenmelidir. Unutkanlığın çok iyi gözlenmesi şarttır. Tedavide erken değerlendirme ve hastanın takibinin yapılması önemlidir. Unutkanlığın ne şekilde seyrettiği de yine tedavinin belirleyicileri arasında yer alır. Çünkü unutkanlık olup düzelebilir ya da gittikçe derinleşebilir.

Her hastalığın kendine özgü bir yaklaşım biçimi vardır. Demans en sık, en belirgin unutkanlık nedenlerinden bir tanesidir. Bu hastalıkta özellikle dikkat edilmesi gereken ilk evredir. Demans erken evrede psikiyatrik belirtileri taklit eder. Örneğin kişi hatırlayamadığı için sinirlenebilir, unuttuğu için üzüntü duyabilir. Karşısındakine “Sürekli aynı şeyi soruyorsun” gibi çıkışlarda bulunabilir. Çünkü yetersizliğini bir şekilde hissetmeye başlar veya davranış değişiklikleri ortaya çıkar. Örneğin alışkanlıkları değişmeye başlayabilir.

Demans 65 yaşından önceyse erken başlangıçta, 65 yaşından sonraysa geç başlangıçta olarak adlandırılır. Demansı olan hastaları incelediğinde, geçmişe dönük detaylı bir öykü alındığında, başlangıcın ilk zamanlarda sanki psikiyatrik belirtilerle seyreden bir psikiyatrik hastalık gibi olduğu görülür. Bu durumda erken müdahalede erken yanıt alınır. Çünkü demans yıkımla gider, sürekli aşağı doğru iner, bir yerde tutulması gerekir. En azından fonksiyon yitimi olmaması açısından ilaç tedavisine erken başlanırsa, kişi yaşamına daha iyi bir şekilde devam edebilir.

İlaç tedavisinin süresi var mıdır?
İlac-vitamin-demirİlaç tedavisi demansta ömür boyu sürer, depresyonda ise depresyonun ağırlığına bağlı olarak değişir. Demansta süreç daha ağır ve çözümsüzken, depresyonda daha çözümlü bir süreç hakimdir. Bireysel özellikler, yalnız yaşanması, yaşamdaki travmalar, destek faktörlerinin olmaması, stres faktörleri, tedaviye başvuru biçimi, zeka düzeyi, entelektüel düzey, kişinin depresyon tedavisinin sürecini belirleyen unsurlar olarak değerlendirilebilir.

Eğer kişilerin yakınlarında unutkanlık varsa ve yaygınsa ya da ailede ilerleyen yaşlarda demansı ortaya çıkmış kişiler varsa mutlaka bir kontrol edilmeleri gerekir. Özellikle demans, Alzheimer veya diğer organik kökenli demans sebepleri olan rahatsızlıklarda geç kalınırsa, tedavi başarısı da o oranda düşer. Bunun dışında unutkanlık süreci genelde demansta aşağı doğru inerken depresyon, hipotroidi ya da az önce sayılan diğer fiziksel hastalıklar da geri dönüşlüdür, düzelir. Ancak uzun süre ağır diyet yapıldıysa, birtakım fiziksel bozukluklar da ortaya çıkabilir. Bu sizin karaciğerinizde ortaya çıkabileceği gibi beyninizde de görülebilir. Bu durumda unutkanlıkla ilgili süreç daha sıkıntılı bir hal alabilir. Diyetlerin bilinçli yapılması çok önemlidir. Gelişi güzel ilaç kullanımı ya da bitkisel olduğu söylenilen ilaçlar da sonuçta karaciğere ve diğer organlara zarar verebilir. Bu ilaçlar beyin üzerinde etkilidir, çünkü iştah kapatılmasındaki en önemli faktörlerden bir tanesi dışarıdan alınan bu maddelerin beyindeki açlık merkezini bastırmasıdır. Buradan şu sonucu çıkartılabilir: Zayıflamak için alınan ilaçlar beyin üzerinde etki edebilir, bunların olumsuz tesirleri de ortaya çıkabilir.

Unutkanlığın normal mi, yoksa bir hastalık belirtisi mi olduğunu nasıl anlaşılır?
Unutkanlığın hastalık sayılıp sayılmaması, kişinin yaşamının unutkanlıkları yüzünden ne kadar etkilendiğine bağlıdır. Kişi çevresinden“Sen bugünlerde çok unutkan oldun! Söyledim hatırlamıyor musun?” gibi geribildirimler alabilir. Bunun yanında kişi kendisini de gözlemleyebilir, “Zaman zaman unutmalarım başladı” diyebilir. Unutkanlık yüzünden yaşam kalitesi bozulmaya başladıysa, mutlaka dikkat edilmesi gerekir. Bu durum her rahatsızlık için ayrı değerlendirilir. Unutkanlık sorunları standart gibi görünse de demans için farklı, depresyon için daha farklıdır.

Demansta değerlendirmeyle ilgili en sık düşülen yanlışlardan bir tanesi şudur: Demans hastalarının yakınları, “Genelde eskiyi çok iyi hatırlıyor ama yakını hatırlamıyor” der. Zaten demansın özelliği de budur. Eskiyi çok iyi hatırlar ama yeniyi hatırlamakta zorlanır. Sebep de şudur: Beyin yeniyi kaydedememeye başlamıştır, eski kayıtlanmış olanları arşivden daha kolay çıkartır ama arşive yeni dosya koyamamaya başlar. Bu husus durumu değerlendirmede önemli bir belirleyicidir.

Depresyonu atlatmak için bu önerilere kulak verin:

  • Mümkün olduğunca sevdiğiniz kişilerle vakit geçirin, aklınıza takılan çözümsüz konulardan uzaklaşın.
  • Spor yapmaya özen gösterin. En azından günde yarım saatinizi açık havada yürüyüşe ayırmaya çalışın.
  • Evinizi mümkün olduğunca temiz ve toplu tutmaya çalışın. Canınız sıkıldığında evdeki bir çekmeceyi ya da dolabı düzenleyin. 
  • Bir şeyleri düzelmek sizi psikolojik olarak rahatlatacaktır.
  • Çarşaflarınızı sık sık değiştirin, odanızı mümkün olduğunca havalandırın. Güzel kokular keyfinizi yerine getirecektir.
  • Gün ışığından olabildiğince faydalanın. Eve daha çok ışık girmesini sağlayın. Dışarı çıkmak için bütün fırsatları değerlendirin
  • Karbonhidrat tüketimini mümkün olduğunca azaltın, bol bol su tüketin, kafeinli içecekler yerine bitki çaylarını tercih edin.
  • Zamanınızı uyuyarak geçirmeyin, erken kalkmaya özen gösterin.
  • Kendinize bir hedef koyun ve onu gerçekleştirmek için çaba sarf edin.
  • Sizi oyalayacak bir hobi edinmeye çalışın.
  • Yeni insanlarla tanışma olanağı sağlayacak etkinliklere katılın fakat çok kalabalık ortamlar sizi rahatsız edebilir, daha ufak grupları tercih edin.
  • Sizi mutlu eden anılarınızı sıklıkla aklınıza getirin, hayallerinizi gerçekleştirebilmek için bir program yapın.



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 28 Mart 2024
İmsak 05:20
Güneş 06:47
Öğle 13:14
İkindi 16:45
Akşam 19:31
Yatsı 20:52
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 30 81
2. Fenerbahçe 30 79
3. Trabzonspor 30 49
4. Beşiktaş 30 46
5. Kasımpasa 30 43
6. Başakşehir 30 42
7. Rizespor 30 42
8. Antalyaspor 30 41
9. A.Demirspor 30 39
10. Alanyaspor 30 39
11. Sivasspor 30 38
12. Samsunspor 30 36
13. Kayserispor 30 36
14. Ankaragücü 30 33
15. Hatayspor 30 33
16. Konyaspor 30 33
17. Gaziantep FK 30 31
18. Karagümrük 30 30
19. Pendikspor 30 29
20. İstanbulspor 30 13
Takımlar O P
1. Eyüpspor 27 64
2. Göztepe 27 56
3. Sakaryaspor 27 47
4. Ahlatçı Çorum FK 27 45
5. Kocaelispor 27 45
6. Bodrumspor 27 44
7. Boluspor 27 43
8. Bandırmaspor 27 41
9. Gençlerbirliği 27 40
10. Erzurumspor 27 37
11. Ümraniye 27 33
12. Keçiörengücü 27 32
13. Manisa FK 27 31
14. Şanlıurfaspor 27 27
15. Tuzlaspor 27 27
16. Adanaspor 27 27
17. Altay 27 15
18. Giresunspor 27 7
Takımlar O P
1. Arsenal 28 64
2. Liverpool 28 64
3. M.City 28 63
4. Aston Villa 29 56
5. Tottenham 28 53
6. M. United 28 47
7. West Ham United 29 44
8. Brighton 28 42
9. Wolves 28 41
10. Newcastle 28 40
11. Chelsea 27 39
12. Fulham 29 38
13. Bournemouth 28 35
14. Crystal Palace 28 29
15. Brentford 29 26
16. Everton 28 25
17. Luton Town 29 22
18. Nottingham Forest 29 21
19. Burnley 29 17
20. Sheffield United 28 14
Takımlar O P
1. Real Madrid 29 72
2. Barcelona 29 64
3. Girona 29 62
4. Athletic Bilbao 29 56
5. Atletico Madrid 29 55
6. Real Sociedad 29 46
7. Real Betis 29 42
8. Valencia 28 40
9. Villarreal 29 38
10. Getafe 29 38
11. Las Palmas 29 37
12. Osasuna 29 36
13. Deportivo Alaves 29 32
14. Mallorca 29 30
15. Rayo Vallecano 29 29
16. Sevilla 29 28
17. Celta Vigo 29 27
18. Cadiz 29 22
19. Granada 28 14
20. Almeria 29 13