BBC bu kez de Geziciler'i şok etti!

Gezi olayları başladığı andan itibaren hükümet karşıtı yayın yapan BBC ilk kez AK Parti'ye kulak verdi. Ortaya çok çarpıcı bir analiz çıktı.

Manşet 30.07.2013, 16:21 30.07.2013, 16:30 Emre
BBC bu kez de Geziciler'i şok etti!

 Gezi olayları patlak verdiğinde eylemcilerden yana tavır takınmasıyla birlikte pek çok haberi abartarak dünya kamuoyuna duyuran BBC, o tarihten bu yana ilk kez sayfalarını bir AK Partili'ye açtı. 

AK Partili Yasin Akday'ın Gezi olayları analizine geniş yer ayıran BBC'de yayınlanan satırlar, Gezi eylemcilerini de şaşırtacak şekilde.

"Gezi Fenomenolojisi: Neye niyet, neye kısmet?" başlığıyla yayınlanan analizde Gezi'deki dezenformasyon haberleri özellikle ön plana çıkartılıyor. İşte o yazı:

Gezi Fenomenolojisi: Neye niyet, neye kısmet?

Gezi Parkı eylemlerinin başladığı tarihin üzerinden tam olarak iki ay geçti.Başladığı tarihten hemen sonra hızla büyüdü ve her aşamada katılım profili de aynı hızda değişti.

Katılım profilinin değişmesi hem Gezi Parkı eylemlerinin anlamının değişmesinden kaynaklandı, hem de katılımcıların değişmesi anlamını yeniden belirledi.

Olayların başlamasından iki ay sonra şimdi Gezi olaylarına daha soğukkanlı bakma imkanımız var.

Ancak bu imkan bile herkes için aynı anlama gelmemektedir.

Bir kimlik ifadesi

Çünkü Gezi bu saat itibariyle bile artık bir çok kişi için tamamen duygusal bir bağlanma ve sembolik yansıtma alanı, hatta kimlik ifadesi haline gelmiş durumda.

Gezi eylemlerine katılan veya katılmamış olsa bile eylemlerle duygusal ilişki kuranlar için Gezi'den yana olanlar ve olmayanlar diye bir ayırım söz konusudur.

Gezi eylemleri Türkiye'de neticede tam bir siyasal bölünme meydana getirmiş durumda.

Gezi eylemlerine ilk katılım biraz daha büyük bir çeşitlilik arz ediyordu.

Ağaç duyarlılığı adına harekete geçenler, hele bir de polisin tuhaf şiddeti karşısında reaksiyon gösterenlerle birlikte önemli bir tarihsel blok oluşturdukları izlenimi veriyorlardı.

Doğrusu, ağaç ve çevre duyarlılığının bu kadar çok sayıda insanı harekete geçirebiliyor olması, Türkiye adına ancak gurur duyulabilecek bir şeydi.

İnsanların rastgele ağaç kesimine karşı bu duyarlılığı sergilemesi hiç de kaygılanılacak bir şey değil, velev ki, bu duyarlılığı harekete geçiren açık bir dezenformasyon bile olsa.

Dezenformasyon

Gezi eylemlerine katılanlar gerçekten de bir dezenformasyonla harekete geçiriliyordu.

Taksim meydan düzenlemesi neticede İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sitesinde çok önceden animasyonu yayımlanmış kapsamlı bir projeydi ve o projenin estetiği tabii ki tartışılabilse de, projeyi tek kalemde “ağaç katliamı” olarak nitelemek büyük haksızlıktı.

Proje tamamlandığında meydana mevcut olanından daha fazla ağaç dikileceği bile görülüyordu.

Taksim Platformu'nun başarılı bir dezenformasyonla olayı ağaç katliamı gibi sunması ve ilk planda oluşan tepkilerin polisle karşı karşıya gelmesi olayların patlamasına neden oldu.

Bu aşamada eylemlere katılımda tam bir çeşitlilik söz konusuydu. Ancak zamanla bu çeşitlilik tamamen yok olmadıysa bile iyice azaldı.

Gezi Parkı alanında 15 günlüğüne oluşan ve hemen her kesimin kendini tanıttığı bir tür fuar ve sergi etkinliği olarak ortaya konulan sosyalleşme, paylaşım ve söylem belki başka türlü değerlendirilebilir.

Ancak Gezi ondan ibaret değildi.

Taksim’de radikal sol ve ulusalcı örgütlerin sergiledikleri görsel şiddet ve İstanbul’un çeşitli semtleri ile İstanbul dışındaki bir çok ilde bu kapsamda ortaya konulan eylemlerdeki vandalizm ve şiddet, neticede gezi olaylarının toplamına dahil eylemlerdi.

Gezi ile özdeşlik bağı kurmuş olanlar için Vandalizm ancak polisin orantısız ve haksız şiddetine karşı en fazla bir kendini savunmadan ibaretti.

Oysa ortada tahrip edilen, yakılıp yıkılan yüzlerce kamu veya özel araç, işyeri ve mekan söz konusu.

Başbakanın evini, ofisini ve başbakanlığı basmak üzere defalarca harekete geçen eylemcilerin sergilediği huruç hareketlerinin Gezi Parkı'yla ilgisi yoktu belki ama Gezi Parkı daha ziyade bu eylemlerin ürettiği gürültüyle kendini duyurdu.

Üstelik Gezi Parkı'nı aşarak bütün Türkiye’ye yayılan eylemlerin çıkardığı toz bulutu kalktığında yeni bir ayrışmanın eşiğine gelmiş olduğumuz görüldü.

Üstelik bu ayrışma Türkiye’deki alışıldık ayrışmaların üstüne oturdu, o ayrışmayı belki üç aşağı beş yukarı esnetmiş oldu ama pek de değiştirmedi.

Gezi eylemlerinde yeni bir sosyolojinin doğduğu iddia edildi ki, bu birkaç retorikten öteye kanıtlanabilmiş değil.

Yeni bir gençliğin doğuşuna işaret sayıldı, ama orada aynı yaştaki bütün gençlikten ziyade belli bir ideolojik çevrenin geleneksel olarak tevarüs edilen ideolojik söylemi kendini ifade etmiş oldu.

Başka çevrelerin gençliği başka zeminlerde kendini yeniden üretmeye devam ediyor.

Gezinin farklılıkları benimseyen yeni bir kültürü yansıttığı söylendi, bunun için başörtülülerin veya anti-kapitalist Müslümanlardan öte bir yenilik ortaya konulamadı ki, o örneklerin de mütedeyyin camia içinde güçlü bir temsili olduğunu söylemek mümkün değil.

Somut mesaj yok

Aksine bu eylemlere katılım tarzları dolayısıyla var olan genişleme potansiyellerini de, inandırıcılıklarını da büyük ölçüde yitirdiklerini söylemek bile mümkün.

Yine de rağbet gördükleri yeni çevreleri için yeni bir aşı veya etkileşim ihtimalini de yok saymıyorum.

Diğer yandan Gezi eylemcilerinin toplamda mesajlarının ne olduğuna bakıldığında işin muğlaklığı daha da artıyor. Zira ortada somut bir mesaj, tez veya iddia yok.

Geziciler ne istediler mesela?

Ağaçları kurtarmaksa hem Gezi Parkının mahkeme kararı ile kurtulması, hem de başbakanın temsilcileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda zaten parkın veya ağaçların bir risk altında olmadığı görüldü.

Buna rağmen eylemlilik devam etti.

Bu esnada eylemcilerin daha fazla demokrasi veya daha yüksek bir hayat standardı taleplerini de işitmedik, çünkü büyük ölçüde eylemler Türkiye’de son zamanlarda bizzat isyan edilen başbakanın girişimleriyle alabildiğine yükseltilmiş demokratik zemin sayesinde ve o zeminde gerçekleşti.

Eylemcilerinse hayat standardı Türkiye’nin ortalamasının çok üzerinde gibi görünüyordu.

Bu eylemliliğin bir iddiası, talebi veya mesajı yoktu ama kuşkusuz tamamen anlamsız olamazdı.

İlk etapta o anlamda da bir çeşitlilik olduğunu söylemek zorundayız.

Çünkü herkesin bu eylemlere katılımında kendine özgü motivasyonları vardı.

Erdoğan karşıtlığı birleştirdi

Ama ikinci etapta bu anlamın özellikle ilerleyen zamanlarda tek birleştirici sembolü Başbakan Erdoğan karşıtlığı olduğu görüldü.

Erdoğan karşıtlığının nasıl bu kadar insanı bir araya getirdiği kuşkusuz incelemeye değer.

Bu kısa yazının sınırlarında da tüketilebilecek gibi değil.

Bu karşıtlığın başbakanın kendi siyasal mücadele tarihinden bağımsız olduğu da söylenemez.

En çok satan gazetelerde “muhtar bile olamayacağı” haberi bir müjde gibi verilmiş ve öyle de karşılanmış bir liderin kendisine yönelmiş laikçi, seçkinci nefreti hiçbir zaman sıfırlamamış olduğunu göz önünde bulundurmalıyız.

Neticede bu karşıtlık motivasyonuyla hareket edenlerin çok büyük çoğunluğunun zaten başbakana hiç bir zaman sempatiyle bakanlardan olmadığını kaydedebiliriz.

Bu süreçte başbakanın yeni hasımlar kazanmış olması da mümkün, ancak tam da bu hasımlar kadar belki daha fazla sempatizan toplamış olması da.

Bu arada bütün bunların Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ı hedef alarak olması ile Mısır’da ve Tunus’ta bugünlerde olup bitenleri, bu olup bitenlere dünyanın gösterdiği ilgiyi de bir arada düşünmek gerekiyor.

Bir bütün olarak baktığımızda İslam dünyasında demokrasinin gelişmesinin, zannedildiğinin aksine Batılıları pek de hoşnut etmediğini görüyoruz.

Mursi-Erdoğan paralelliği

Türkiye cumhuriyeti tarihinin kaydettiği en radikal demokratikleşme hamlelerini gerçekleştirmiş olan Erdoğan’dan bir diktatör üretmek ile yine Mısır tarihinin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında diktatör imajı üretme arasındaki paralelliğin birbirinden bağımsız olmadığını düşünüyorum.

Sonuçta bir yıl içinde diktatör görüntüsü üretilen Mursi askeri darbeyle devrildikten sonra ülke tarihinin yine kaydettiği en totaliter ve eli kanlı yönetimi iktidar olduğunda, Batılı dostların buna dair bir sitemlerini bile duymadık.

Aynı şey bugünlerde Tunus’ta oluyor ve hepsinde de eylemcilerin ilk sarıldığı argümanın 'sandığın herşey olmadığı' argümanı olması son derece dikkat çekicidir.

Bu paralellik, sanırım Türkiye’deki Gezi Parkı eylemlerini de, katılımcılarının niyeti ne kadar saf ve temiz olursa olsun, aynı safa düşürüyor.
Haberler



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 19 Nisan 2024
İmsak 04:40
Güneş 06:13
Öğle 13:08
İkindi 16:53
Akşam 19:54
Yatsı 21:20
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14