HIV - AIDS Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

HIV (Human Immmunodeficiency Virus), Türkçe’de İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan bir hastalık etkenidir. Virüs insan bağışıklık hücrelerine nüfuz ederek bağışıklık sistemini zayıflatır ve fırsatçı enfeksiyonların görülmesine neden olur.

Sağlık 18.03.2020, 15:50 02.04.2020, 15:57 Zeynep Ezgi Berke
HIV - AIDS Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

HIV (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan ve vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen, ancak esas etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir virüstür.

HIV, temel olarak CD4+ T lenfositi (kısaca CD4 hücresi) adlı beyaz kan hücrelerini yok ederek bağışıklık sistemini baskılar ve vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Bunun sonucunda normal koşullarda tedavi edilebilen verem, ishal, menenjit, zatürre gibi hastalıklar vücuda ciddi zararlar verir, bazı durumlarda ise kanserler görülebilmektedir.

Günümüzde HIV için geliştirilen ilaçlar virüsün vücutta çoğalmasını ve bağışıklığı baskılayıcı etkisini önleyerek, HIV pozitif kişilerin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamaktadır. Bunun için tedaviye erken başlanması ve doktor kontrolünde düzenli olarak devam edilmesi önemlidir.

AIDS Nedir?
AIDS, Acquired Immune Deficiency Syndrome’un (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) kısaltmasıdır. HIV virüsünün neden olduğu AIDS, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır.

HIV virüsüne karşı geliştirilen Antiretroviral ilaçlar sayesinde bağışıklık sistemi hasar ciddi görmeden enfeksiyonlara karşı savaşabilir, yani vücut direnci düşmez. HIV bulaştıktan sonra ilaç tedavisine ek olarak kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre AIDS oluşmayabileceği gibi, 5-15 yıl ya da daha sorasında oluşma ihtimali de vardır.

Dünyada ve Türkiye’de HIV Görülme Sıklığı HIV günümüzde tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir enfeksiyondur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 37 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. HIV pozitif kişilerin yüzde 60’ı antiretroviral tedavi almaktadır.

Ülkemizde ise HIV hakkında farkındalığın ve test imkanlarının artmasıyla birlikte, tanı koyulan kişi sayısında artış gözleniyor. Buna karşın Türkiye, AIDS’in sık görülmediği ülkeler arasında değerlendiriliyor.

Sağlık Bakanlığı'nın 1985-2018 yılları arasında yaptığı araştırmaya göre:
Türkiye'de HIV taşıyıcısı kişi sayısı 18,557 kişidir ve 1.736 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 30-34 ve 25-29 yaş grubudur.

Bulaşma yoluna göre dağılımına bakıldığında, vakaların % 49, 6’ının cinsel yolla bulaşmakta olduğu, cinsel yolla bulaştığı bildirilen bu vakaların % 71’inin bulaşma yolunun heteroseksüel cinsel ilişki olduğu görülmektedir.

2018 yılında HIV pozitif tanısı alan kişi sayısı 2199'dur ve bu kişilerin yüzde 83'ü erkektir. Tanı alan kişilerden 25-29 yaş arası olanlar diğer yaş gruplarına göre fazladır. Yıllar bazında HIV görülme trendinde artış gözlemlenmektedir.

Erken Tanının Önemi
Birçok hastalıkta olduğu gibi erken tanı ve buna bağlı olarak erken tedavi, HIV enfeksiyonunun tedavisinde ve seyrinde önemlidir. Erken tanı yaşam beklentisini uzatmanın yanı sıra, bulaşma oranlarını da düşürmektedir.

Korunmasız cinsel ilişkide bulunanlar, HIV pozitif kanın temas edebileceği cinsel temas ya da açık deriye temasta bulunanlar, steril olmayan iğne, delici alet kullananlar mutlaka HIV testi olmalıdır.

Testin doğru sonuç vermesi için kanda antikorların oluşması gerekir, bu nedenle HIV testi, virüsle temastan itibaren 4-6 hafta sonra en doğru sonuçları vermektedir.

Ülkemizde HIV testi kişinin gizliliği tamamen gözetilerek yapılmaktadır. HIV/AIDS sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvuran, tedavi ve testlerini yaptıran hastaların veya yeni tespit edilen HIV pozitif kişilerin kimliği ile ilgili bilgiler kodlanarak bildirilir.

Kişide HIV virüsü pozitifse Sağlık Bakanlığı’na bildirim zorunludur ancak yine yukarıda bahsedilen kurallar gözetilerek yapılmaktadır. HIV pozitif kişilerin tedavisinde, kişilerin kendileri ve yakınları için psiko-sosyal destek önemlidir.

Ülkemizde HIV pozitif kişiler ve yakınları için sosyal ve hukuksal destek verecek birçok dernek mevcuttur. HIV testi evlilik öncesi zorunlu testler arasındadır ancak HIV pozitiflik olmak evlenmeye engel değildir.

Bulaşma Yolları
HIV insandan insana bulaşmaktadır.  Virüs, HIV-pozitif bireylerin kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütünde bulunur. Hem kadın, hem de erkekten bulaşabilir. HIV’nin bulaşma yolları şunlardır:

Cinsel Temas
Dünyada HIV enfeksiyonunun yüzde 80-85’i korunmasız cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Kanın, spermin veya vajinal sıvının penis, vajina, anüs mukozasına ya da ağızda ve derideki zedelenmiş doku, kesik ve çatlaklara temasıyla bulaşır. Virüs erkekten kadına, kadından erkeğe, erkekten erkeğe, kadından kadına cinsel yolla geçebilir.  HIV vajinal, oral ve anal cinsel temasla bulaşabilir. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek korunmasız cinsel temas yeterlidir. Korunmasız cinsel ilişki sayısı arttıkça bulaşma riski de artar.

Kan Ürünleri
HIV, kanda daha yoğun oranda bulunur. HIV pozitif kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile virüsü bulaşabilir.

Olası durumlar şunlardır:

  • HIV pozitif kişinin kanının diğer kişinin kanına teması ile,
  • Test edilmemiş kanın nakli ile,
  • HIV virüsü taşıyan organ, doku ve sperm transferi ile,
  • Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga,
  • iğne,
  • cerrahi aletler,
  • diş hekimliği aletleri,
  • kesici ve delici aletler (jilet, makas),
  • dövme aletleri ve akupunktur iğneleri ile,
  • Damar yoluyla (virüsle enfekte olmuş bir şırınganın damara girmesi,
  • ortak şırıngayla damar içi uyuşturucu madde kullanımı vb.)
  • HIV-pozitif erkek ve kadının cinsel organlarındaki kanamaların veya âdet kanının penise,
  • vajinaya veya ağza temas etmesiyle de bulaşma olabilir.
  • 1985’dan beri dünyada 1987’den itibaren de Türkiye’de tüm kan ve kan ürünlerine HIV açısından taranmaktadır. Ayıca kan bağışçıları da test edilmektedir. Bu nedenle kan yoluyla bulaşma çok nadirdir.

Anneden Bebeğe Bulaşma
Gebelik sırasında HIV virüsü taşıyıcısı olan anne, hamilelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde bebeğe virüsü geçirebilir. Emzirme döneminde ise bu virüs, yaklaşık yüzde 20-30 oranında anneden bebeğe geçebilir.

Doğumun mutlaka sezaryen yapılması ve annenin doğum sonrası emzirmemesi önemlidir. HIV pozitif tedavisine, annede gebeliğinin son üç ayında, bebekte ise doğumdan sonra başlanır.  Anneden bebeğe (yatay geçiş) yüzde 35 oranında geçtiği için önlem alınması çok önemlidir.

HIV Şu Durumlarda Bulaşmaz:

  • Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, iş yerinde bulunma
  • Aynı havayı soluma,
  • Hapşırma, öksürük
  • Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı gibi vücut çıktıları
  • Tokalaşma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, sarılma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, öpme
  • Sağlam deriye kan teması
  • Aynı kaptan yemek yeme, aynı bardaktan içecek tüketme, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanma
  • Aynı tuvaleti, duş ve musluğu kullanma
  • Aynı yüzme havuzunda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak alanları kullanma ve ortak kullanılan havlular
  • Sivrisinek ve benzeri böcek sokması, hayvan ısırması. Kedi, köpek gibi hayvanlarla yaşamak.

HIV konusundaki yanlış inanışlar ve önyargılar geçmişte HIV pozitif kişilerin hayatını zorlaştırıp sosyal hayat ve iş hayata katılımını engellerken, günümüzde HIV konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu önyargıların azalması sağlanmıştır.

HIV / AIDS BELİRTİLER
Akut enfeksiyon dönemi, virüsün vücuda girmesinden sonraki ilk birkaç haftada kişide hiçbir belirti olmayacağı gibi ilk 2-4 haftada ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı ve döküntü belirtileri ile seyreden grip benzeri şikayetler görülebilir. HIV’in en bulaşıcı olduğu dönem bu dönemdir.

Yaygın Görülen Belirtiler Şunlardır:

  • Ateş
  • Boğaz ağrısı ve boğazda iltihaplanma
  • Baş ağrısı
  • Lenf bezlerinde büyüme
  • Vücutta döküntü (genellikle yüz ve gövdede, daha nadiren avuç içlerinde ve ayak tabanlarında 5-10 mm çaplı kızarıklıklar ve kabarcıklar) - Dermatit
  • Ağızda, yemek borusunda ve genital organlarda yaralar,
  • Kas ve eklem ağrısı,
  • Bir aydan fazla süren ve tedavi edilmeyen ishal,
  • Baş ağrısı,
  • Bulantı ve kusma.

Tedaviye başlanmadığında iki aydan kısa zamanda 7-10 kg kilo kaybı görülebilir.

Sessiz (Belirtisiz) Dönem
Birkaç hafta süren akut dönemden sonra HIV taşıyıcıları herhangi bir belirti olmadan ortalama 8-10 yıl kadar sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürürler. Fakat kişi, ömür boyu HIV virüsü taşıyıcısı ve bulaştırıcısıdır.  Lenf bezlerinde fark edilen büyümeler görülebilir.

Bu dönem birkaç yıl kadar kısa ya da 10 yıldan fazla da olabilir. HIV tanısı alan kişiler, ilaç tedavisine başladıklarında bağışıklık sistemlerini korumuş ve virüsün vücutlarındaki etkisini azaltmış olur.

İleri Dönem (AIDS)
HIV enfeksiyonunun en ileri evresidir ve bağışıklık sistemi giderek zayıflamıştır.  Bu döneme kadar tedavi görmemiş hastalar enfeksiyonlara ve kansere karşı tüm dirençlerini yitirirler çeşitli hastalıklar nedeniyle organları zarar görür.

  • Şişmiş lenf düğümleri
  • Yorgunluk
  • Kilo kaybı
  • Kısa süreli hafıza kaybı
  • Mantar enfeksiyonları
  • Kalıcı döküntüler
  • Bir veya daha fazla fırsatçı enfeksiyon

Örneğin:

  • Lenfoma
  • Tüberküloz
  • Bakteriyel pnömoni (zatürre)
  • Vadi ateşi - Rift Vadisi ateşi (RVF)
  • Solunum sistemi ve mukus membranlarının kandidiyazı (pamukçuk)
  • Ensefalit (beyin enfeksiyonu)
  • Uçuk virüsü
  • Kaposi’nin cilt ve iç organlardaki sarkoması
  • Çeşitli bakteri ve parazitlerden ishal.

HIV / AIDS TANI YÖNTEMLERİ
HIV virüsü kan tahlili ile saptanır ve virüs bulaştıktan sonra test için beklenmesi gereken bir süre vardır. Vücudun virüse karşı ürettiği antikorlara bakılarak HIV tanısı konur. Bu nedenle antikorların oluştuğu doğru zamanda test yapılması önemlidir.

Test Öncesi Danışmanlık
Test öncesi kişi mutlaka cinsel sağlık danışmanı ya da doktordan HIV danışmanlığı almalıdır. Bu sayede testin doğru zamanda yapılıp yapılmadığı, korunmasız ilişkide olan diğer kişilerin de teste yönlendirilmesi, HIV’in korkulacak bir durum olmadığı ve tedaviye hemen başlanabileceği kişiye anlatılır.

Ayrıca kişinin HIV pozitiflik riski ya da tanısı nedeniyle psiko-sosyal desteğe ulaşması için test öncesi ve sonrasında danışmanlık alması çok önemlidir.

HIV Testi Nedir? Ne Zaman Yapılır?
Tanı için ELISA testi olarak bilinen kan testi kullanılır.  HIV vücuda girdikten 3-8 hafta sonra, vücut virüs ile savaşmak için antikor denilen maddeleri üretir. Bu antikorların ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir dönem gerekir. Bu ilk üç aylık döneme 'pencere dönemi' denir.

Bu nedenle test, bulaşma olduktan en az 4-6 hafta sonra yapılmalıdır. Kandaki antikor düzeylerinin ELISA yöntemiyle ölçülmesine Anti-HIV testi adı verilir. Ancak pencere döneminde antikorlar henüz tam oluşmadığından Anti-HIV testinin yanıltıcı olma ihtimali vardır.

Bu test ile elde edilmiş pozitif bir sonucun Western-Blotting yöntemiyle tekrarlanarak doğrulanması gerekebilir. Bu şekilde HIV pozitif teşhisi konulur. Pencere döneminin süresi kişiden kişiye değişebilir.

Daha kısa sürede antikor gelişebileceği gibi 4 haftadan daha da uzun sürebildiği durumla da olabilir. Bu nedenle korunmasız ilişki ya da temastan sonraki 90. günde tekrar test yaptırması önerilmektedir. Antikor testlerinde 90 gün sonrasında alınan negatifliklere güvenilmelidir.

HIV / AIDS TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Tıp bilimindeki gelişmeler sayesinde, Retrovirüs grubunda bulunan HIV’e karşı etkili olan Anti-Retroviral adı verilen 4 farklı tipte ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlar vücudun farklı mekanizmalarında işlev görür ve HIV’nin tedavisi, bu ilaçların birkaç tanesinin kombinasyonu ile planlanabilir.

HIV’nin kesin tedavisi yoktur, yani virüs tamamen vücutta yok edilemez ancak ilaçlar ile kontrol altına alınabilir. Tedavinin amacı; virüsün yeniden oluşmasını önlemektir. Böylece, virüsün, tedaviye dirençli olabilen birçok mutasyon geliştirme olasılığı azaltılır.

Tedavi ile kandaki virüs miktarını gösteren viral yük denilen değer en alt düzeye indirilir, bağışıklık sistemini korunur ve HIV pozitif kişinin yaşam kalitesi ve beklentisi artırılır. Tedavi ayrıca HIV virüsünün miktarını azaltacağından bulaş riskini de azaltır.

Riskli Durum / Davranış Sonrası Korunma
PEP (Post-Exposure Prophylaxis), herhangi bir nedenle HIV’e maruz kalındığında, antiretroviral ilaçlar (ART) kullanılarak kişinin enfekte olma riskini düşüren önleyici bir tedavidir.  PEP sadece acil durumlarda kullanılmalı ve HIV'ye maruz kaldıktan sonraki 72 saat içinde başlatılmalıdır.

Bu ilaçlar 1-3 ay süreyle alınır. İlaçların ciddi yan etkilerinin olmasının yanı sıra 100 etkili değillerdir. Bu nedenle HIV bulaşmasına neden olacağını düşündüğünüz bir olay ile karşılaştıktan sonra en kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir.

Düzenli Takip ve Tedavi Neden Önemlidir?
Tedaviye erken dönemde başlanması, düzenli takip ve tedavi ile bulaşın engellenmesi, kişinin yaşam süresinin uzaması, yaşam kalitesinin artması, HIV ile ilişkili hastalık ve ölümlerin azaltılması sağlanabilmektedir. Ayrıca doğumdan önce anneye ve doğum sonrası bebeğe uygulanan koruyucu tedavi ile anneden bebeğe HIV bulaş büyük ölçüde önlenebilmektedir.

HIV/AIDS enfeksiyonundan Korunma yolları nelerdir?
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır. Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur.

Cinsel yolla bulaştan korunma için;

  • Güvensiz ve korunmasız cinsel temastan kaçınılması,
  • Tek eşlilik,
  • Cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması gerekmektedir.

Kan yolu ile bulaştan korunma için;

  • Taraması yapılmış HIV(-) kan ve kan ürünlerinin kullanılması,

(Kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacı ile 1987 yılından beri ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir.)
Tek kullanımlık steril enjektör ve cerrahi malzemelerin kullanılması,

  • Ortak enjektör kullanımından kaçınılması gerekmektedir.

HIV / AIDS ve GEBELİK
HIV-pozitif olmak çocuk yapmaya engel bir durum değildir.  Eğer erkek HIV taşıyıcısı ise, spermi alınarak dış ortamda virüsten temizlenerek anne rahmine yerleştirilir. HIV pozitif kadının gebe kalmasında herhangi bir sakınca yoktur.

İzlem ve tedavisinin uygun koşullarda yapılması ve virüs yükünün ölçülmeyecek düzeyde olması, HIV’in bebeğe geçişini önemli ölçüde azaltmaktadır. Kişinin gebe kalmadan önce, kanındaki HIV RNA düzeyinin en az 6 ay süreyle ölçülemeyecek düzeylerde olması, bulaşmayı azaltmaktadır.

HIV pozitif gebelerin antiretroviral tedavi kullanımı, planlanmış sezaryen uygulamaları ve bebeğin hazır mamayla beslenmesinin sağlanmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerdeki bulaşma hızı %1-2’ye kadar inmiştir. Bulaş durumunda doğum sonrası ağız yoluyla verilen şuruplarla bebek tedavi edilmektedir.

HIV (+) gebeden bebeğe bulaşın önlenmesi için;

  • Uygun tedavi ve takibinin yapılması, doğumun sezaryan şeklinde planlanması,
  • Doğumdan önce anneye ve doğum sonrasında bebeğe ilaç tedavisi başlanması,
  • Annenin bebeğini emzirmemesi gerekmektedir.



Yorumlar (0)
15
açık
Günün Anketi Tümü
En Çok Sevdiğiniz Renk Hangisi?
Namaz Vakti 18 Nisan 2024
İmsak 04:40
Güneş 06:13
Öğle 13:08
İkindi 16:53
Akşam 19:54
Yatsı 21:20
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14